Müptela
– Ne var bu “karışım”ın içinde anlamıyorum?
– Ne gibi?
– İksir gibi bir şey bu???
– Bir kere tadını aldın mı… Müptelası oluyorsun değil mi?
– Ne var bunun içinde?
– Ne mi var güzel kardeşim? Her şey var içinde… Yaşam var en başta… Mutluluk var… Güzellik var… Işık var; parlaklık var… Hafiflik var… Kuş gibi hissediyorsun kendini…
– Sadece bu güzel duygular mı?
– Tabii ki hayır… Umutsuzluk da var Umut olduğu gibi… Karamsarlık var… Mutsuzluk da bir başka yan etkisi… Çünkü ayakların hiç bir zaman hafifçe konmuyor yere… Yere vuran ayaklarınla kırıldığını sandığın kalbin halbuki çok önceden çatlamış oluyor; fark etmediysen…
– Bundan kötü bir his var mı o zaman bu Dünya’da?
– Bilakis! Ondan daha güzel bir his yok Dünya’da…
– Bunca yan etkisine rağmen mi?
– Kesinlikle! Bunca yan etkisine rağmen!
– Eşsizliği nerde peki?
– Eşsizliği; onun yaşanmasında… Yaşanması sırasındaki yanmada… Belki de yüzlerce, binlerce, milyonlarca kişi içinde onu yaşayacak kişiyi bulma ayrıcalığında… Unutma; herkes bilir olacakları ama kimse göze alamaz yaşanacakları, yanmayı…
– Nerde bulurum peki?
– Her an her yerde hatta yaşamının herhangi bir zamanında bulabilirsin onu…
– Ya doğru zamanda bulamazsam?
– Emin ol ki; bulduğun zaman en doğru zamandır…
– Ama şartlar??? imkanlar???
– Düşünmez o hiç bunları dostum! Onlar da bir tür yan etkisidir bu müptelalığın…
– Ama haksızlık bu!
– Neden haksızlık?
– Böyle eşsiz bir şey karşına çıktığında kaçırmak istemez ki kimse?
– Öyle mi düşünüyorsun?
– Öyle olmuyor mu?
– Keşke düşündüğün gibi olsaydı…
– O yüzden mi bu kadar mutsuzluklar var peki?
– Bundan olduğunu söylemek “o”na haksızlık olur…
– Suçlu kim peki?
– Suçlu mu? Konuyu anlamamışsın dostum. Suçlu yok ki burada…
– Ne var peki?
– Bir çift, birbirine ait yürek…