MÜSLÜMAN TIP ALİMLERİ
9-11 YÜZYILLLAR
9. yüzyılla beraber İslam coğrafyasında bilimin her alanında büyük âlimlerin yetiştiğini görüyoruz. Matematik, fizik, astronomi başta olmak üzere pek çok bilim dalında kalıcı eserler verip, alanlarında ileriki yüzyıllarda da faydalanılmaya devam edilen prensipleri ortaya koydular. Bu dönemde, aynı zamanda tıp alanında da pek çok ilke imza atmış, buluşlar yapmış tıp adamlarına rastlıyoruz. İbni Sina, Zehravi, Biruni gibi adı çokça bilinenlerin yanında, geçtiğimiz yüzyılara kadar eserleri okullarda okutulan ama isimleri çokça bilinmeyen bilim adamları da bu yüzyıllarda yetişti.
İlk olarak karşımıza göz alanında yaptığı çalışmalarla adını duyuran Huneyn Bin İsak çıkıyor. Bilimin pek çok alanında yaptığı çevirilerin yanı sıra, El-Aşr ( Mamalar fil ayn) isimli bir kitap yazdı. Gözle ilgili en eski eser kabul edilen kitap aynı zamanda bu alanda yazılmış en değerli eserler arasında kabul edilir. 18.yüzyıla kadar okullarda okutulmaya devam etmiştir.
865 yılında doğan Ebubekir Er Razi de göz üzerine çalışmalar yaptı. İlk göz ameliyatını gerçekleştiren Razi aynı zamanda hayvan bağırsaklarını da cerrahide dikiş malzemesi olarak kullandı. Sülfürik asiti bulan bilim adamı alkolün de kullanımını ilk uygulayan oldu. Su çiçeği ve kızamığın ilmi prensiplerle birbirinden ayrılması, alerjik astım üzerine yazılan ilk makale gibi çalışmalara imza attı. El Havı isimli eseri 17. yüzyıla kadar tıp okullarında kullanıldı.
Göz hastalıkları ve gözün anatomisi ilgili en detaylı araştırmalara 950 yılında doğan Ammar Bin Ali’nin Kitabül müntehab ilmi ayn isimli eserinde rastlıyoruz. Eserde Gözün anatomisi, göz kapakları, saydam tabaka, göz bebeği ve göz akı gibi önemli bölgelerdeki hastalıklar tanımlanarak bu hastalıklarla ilgili tedavi yöntemleri ortaya konmuştur. Katarakt ameliyatında uyguladığı ince bir metal boruyla katarakt tabakasını emme metodu bu alandaki en önemli buluşlardandır.
9-11. yüzyıllar göz ve göz sağlığı alanında çok ciddi çalışmaların yapıldığı bir dönem oldu. Bu alanda çok önemli eserler veren bir başka bilim adamı da Şerafettin Ali Bin İsa’dır. Yaptığı çalışmalarla Oftalmoloji’nin kurucusu kabul edilir. Tezkirat ül Kehhalin fil Ayn adlı eserinde göz yapısı ve göz hastalıklarından bahsetti. Göz hastalıklarında lokal anestezinin nasıl uygulandığını, adam otu ve Afyon’un kullanım esaslarını anlattı.
Elbette ki çalışmalar sadece gözle sınırlı değildi. 973 yılında doğan aslen matematik ve astronomi bilgini olan Biruni, tıp alanında da çalışmalar yaptı. Sezaryen ile doğum yaptıran Biruni esas olarak eczacılık alanında önemli bir eser vermiştir. Kitabus Saydane isimli eserinde ilaçlar ve faydalı bitkileri anlatmıştır. Kitapta geçen ilaç ve bitki isimlerinin Arapça, Farsça, Sanskritçe ve Türkçe gibi farklı dillerdeki karşılıklarını da yazması etimolojik açıdan büyük bir önem taşımaktadır.
Çağdaşları göz alanında çalışmalar yaparken, 932 yılında doğan Ali Bin Abbas bambaşka bir alanda çalışmalar yaptı. Ali Bin Abbas tıp tarihine ilk kanser ameliyatını gerçekleştiren bilim adamı olarak geçer. Kılcal damar sistemini de ilk kez ortaya koyan Ali Bin Abbas’ın Tıp ve psikoloji üzerine 20 bölümden oluşan Kitabı al Maliki isimli de bir eseri vardır. Nöroloji ve psikiyatri alanında önemli bilgilerin olduğu bu eserde beynin nöroanatomisini, nörobiyolojisini, nöropsikolojisini, çeşitli akli bozuklukları, amnezi, çeşitli uyku hastalıkları, hipokondriyai, sara, kısmi felç gibi hastalıkları tanımladı. Ali Bin Abbas, ilaçlarla tedavinin yanında doğal beslenme ile tedavinin de önemini vurguladı.
9-11 yüzyıllar cerrahi alanında da pek çok ilkin yaşandığı bir dönem oldu. Burada karşımıza ilk çağdaş ameliyatı yapan Zehravi çıkıyor. 936 yılında doğan Zehravi, ilk böbrek taşı ameliyatını gerçekleştiren cerrah olarak kabul ediliyor. Böbrek taşını parçalayarak çıkarmak, canlı hayvanlar üzerinde ameliyat yapmak, kadavrayı parçalamak gibi yeni metodları uyguladı. Atrit ve fıkra tüberkülozu ile ilgili çalışmalar yaptı. Kanser ve göğüs hastalıklarıyla da ilgilendi tedavi metodları geliştirdi.
Kalp ve göğüs hastalıklarıyla ilgilenen bir diğer Müslüman bilim adamı İbni Zühr 1091 yılında doğdu. Tıp, cerrahi ve eczacılık alanındaki incelemelerini birbirine bağladı. Kalp çeperi iltihabının tarifini yaptı. Rasyonel tedavi metodları buldu ve uyguladı. Peritonit ile sulu ve kuru perikarditi, akciğer hastalıklarından ayırdı. En bilinen eseri beden ve ruh hastalıklarının teşhis ve tedavisini anlattığı eseri El iktisadi fi ıslah il enfüsi ve el ecsaddır.
1210 doğumlu İbni Nefs de kalp ve solunum yolları ile ilgilendi. Kalp ve solunum yollarının anatomisi üzerinde durdu. Kanın, kalp-akciğer-kalp hareket sistemini inceledi. Küçük kan dolaşımını buldu. Kendinden önceki tıp adamlarının -İbni Sina, Hipokrat ve Galen- eserlerini inceledi ve tenkitlerde bulundu.
Veba salgının dünyayı kasıp kavurduğu, milyonlarca insanın hayatını bu hastalık yüzünden kaybettiği bir dönemde İbni Hatip, veba hastalığı ve bulaşılıcığı üzerine bir eser verdi. ” Vebayı Soranı İkna Eden Kitap” adlı eserinde veba salgınının mantıklı açıklamalarını yaptı. Avrupa’da geçerli olan “hastalık fert ile doğar, bulaşma söz konusu değildir ” tezini çürütüp hastalığın hasta ve eşyaları yoluyla bulaştığını ortaya koydu.
Söz konusu dönemde, mutlaktır ki daha başka pek çok bilim adamı tıp alanında çalışıp eserler vermişti. Burada sadece alanında ilk sayılabilecek olan Müslüman bilim adamlarından bahsettik. Müslüman tıp adamlarından bahsederken özellikle bir isimden bahsetmemek mümkün değildir. Bu ismi özellikle yazının sonuna bıraktık.
İbni Sina…
İbni Sina 980 yılında doğdu. Hastalıkları yayan “küçük organizmaları” tanımladı. Dış belirtilere dayanarak teşhis koyma konusunda en az ilaç bilimi kadar uzmandı. Civa ile tedavinin esaslarını ortaya koydu. Pek çok başka bilim dallarına ilgi duydu. Biyoloji, zooloji, fizik, botanik ve aynı zamanda isim babası olduğu jeoloji ilgilendiği diğer bilim dallarıydı. Ruhbiliminin, fizik ve metafizik arasında bağ kuran bir bilgi alanı olduğunu iddia etti. İnsanların ruhlarının müzik ile tedavi edilebileceğini iddia etmekle kalmadı, bu konuda çalışıp methodlar geliştirdi.
Kitab-üs şifa kitabında felsefe ve fen konularını işledi, El Kanun fit tıp eserinde tıbbın kanunlarını ortaya koydu. Bu eseri ortaçağ üniversitelerinde 1650 yılına kadar okutuldu…