Namaste!
“Bilgeliği aramak bilgeliktir.” Dr. Daisetz Teitaro Suzuki
“Namaste” sözcüğünü, Sanskrit dilinde (Hindistan’ da kullanılan yerel dil) “Nama” kökünden gelen “namas”: eğilmek ve “te” eki: sen, seni kelimelerinin birleşimi oluşmuştur. “Önünde saygı ile eğilmek, senin önünde eğilirim, selamlarım, saygılarımla” anlamlarını taşımaktadır. “Merhaba, güle güle, teşekkür ederim, vs…” benzeri birçok anlama gelmektedir. Tanrı’nın bir parçası, O’ndan ayrılan bir zerre olarak kendini hisseden bireyin; kendisi gibi O’ndan gelen zerrelere kalben selam verişidir. Farklı biçimlerde selamlama yapılmaktadır. (eller üçüncü göz hizasında veya göğüs hizasında, başın üstünde birleştirilerek)
“Bir Hindu’nun ellerini ayalarından birleştirerek, göğsüne doğru götürmesi ve bu arada başını eğerek yaptığı bu hareket aslında düalitenin birliğini anlatan bir harekettir ve selamlamada da karşıdaki ile olan birliği anlatır. Aynı zamanda başını eğmek de bir saygı işaretidir. Bu hareket “Anjali” diye adlandırılır ve Sanskritçede “Anj” kökünden gelmektedir. Anj- kökü, saygı göstermek, kutsamak, tapmak gibi anlamları içermektedir. Bu eğilme hareketi “ben” in ötesinde bir harekettir.” diyor Erhan Altunay.
Bir kaynakta da şöyle geçer: ““Namaste” selamında iki elin beş parmağı da birleştirilir. Bunun anlamı: “Sol el 5 parmağı”(Karmanın 5 duyusu) ile “Sağ el 5 parmağının”(İlimin, Bilginin 5 aracı)birleşmesidir. “Namaste” selamındaki sağ ve sol el parmaklarının birleştirilmesi, karma ve eylemin(hareketin) uyumlu olması gerektiğini, sağduyulu hareket edip, buna göre eylemlerde bulunmamız gerektiğini anlatıyor.” “Düalite’den, on parmağın bütünleşmesi ile kutsal onlunun oluşmasına kadar” birçok anlam taşımaktadır. Madde ve mananın, ruh ve bedenin birliği, farklı kutuplardan tamamlayıcılığa geçiş gibi birçok anlam çıkarılabilinir.
Bu selam derinsel bir düşünce ile “Ruhunuzu (içsel gerçekliği, içinizdeki ve içimdeki Tanrıyı) selamlıyorum” anlamlarına gelmektedir. “İçimdeki tanrısal öz, senin içindeki tanrısal özü selamlar…”, şeklinde bu kelimeyi açıklamak daha doğru olacaktır. Bilinçli ve hissederek dile getirildiğinde saygı, hoşgörü, sevgi, kibarlık, şükran, huzur, farkındalık ve birliği çağrıştırır.
İngilizce karşılıklarını Türkçeye çevirecek olursak; “Senin ve benim içimdeki ruha saygı gösteriyorum; senin ve benim ruhlarımız bir, biz biriz; sana ve tanrısal özüne selam olsun, vs…” şeklinde de kullanılmaktadır. Sevenlerinin “Lost” dizisinden de sıkça duyduğu bu selamlama sözcüğü farklı kültürlerde farklı sözcükler ile ifade edilmiştir.
Erhan Altunay “Namaste” sözcüğünü ağzına pelesenk edenler için şunu diyor: “Bunun bir özenti olduğunu düşünmekteyim. Doğu’ya ve Hint kültürüne merak saranlar arasında bir moda gibi geliyor. “Titreşimi çok güzel” , mantra, vs… demeden önce her kültürün bu tür “titreşimi güzel “ sözcükleri barındırdığını unutmamak gerek. Bu selam, bizim kültürümüzde de eş değerleri yer alan saygı ile selamlama eylemidir. Esenlik kökünden gelen “selam” da bunu kapsamaktadır.” Ve şöyle devam ediyor: “Her kültürde belli amaca yönelik hareketler ve sözcükler vardır. Bir kültürün bu tür hareketlerini gelişigüzel kullanmak iyi niyetle olsa da bana göre biraz özentilikten öteye geçmiyor. Kendi kültürü içinde onu yorumlayıp karşındakine ve en önemlisi kendine bir şeyler katabilmek gereklidir. Bu belli sloganların dışına çıkabilmekle olur. Eğer içinizde bu kadar yüksek titreşim varsa bunu bir “merhaba” ile de aktarabilirsiniz…”
Kalpten saygı ve sevgi ile selamlama, gönül selamı, özün özü selamı, özel titreşim sağlayan kelimeleri kullanarak hitabet ve bunlara beden dilinin farklı şekillerde eşlik etmesi her kültürde farklı biçimlerde mevcuttur. Önemli olan şekil özentiliği değil, her zamanki gibi özü görebilmektir. Kişide hangi sözcük heyecan yaratıyorsa, ona kendince bir değer katıp, hissederek kullanmak elbette önemlidir. Aksi kullanımlar, söylendiği gibi özentilikten öteye maalesef geçememektedir. Kabı kullanmak, kaptan fayda beklemek, şekil ile oyalanmak, zarfa (yüzeye, şekle) önem verip mazrufu (içeriği, özü, derinliği) görmezden gelmek bireyin zaman kaybederek kendini ve çevresini kandırması ve sonuçta özün önüne yeni perdeler çekmesinden başka işe yaramayacaktır.
“Ne kadar çok kişi benimle ayni fikirdeyse, o kadar çok yanıldığımı düşünürüm.” Oscar Wilde.