Ölümden Sağ Kurtulmak
Çadır çivisi ayakları
Toprağa çakılmış
Kazıklara bağlı ipleri
Rüzğar uçuramasın
Sel götüremesin
Çadır ikinci deri
Yıllar yılları izlerken
Çadırdan soyunabilmek
Çıplaklamak gök yüzünü
Çivileri söküp atmak
İpleri çözmek
Özgür kılmak yüreği
Sıyrılabilmek yüklerden
Sırtındaki yüklerden
Kapatmak tüm sesleri
Kimsenin olmadığı sessizlikte
Kendi mabedinde
Kendi sesini dinlemek
Kendi ulu dağlarında…
ormanlarında, nehirlerinde,
gezinmek kaygısızca
Ve ilk defa, kendinden başka,
kimseyi duymadığın anda,
kendi şarkılarını söylemek
Ne geçmişin pişmanlıkları
Ne geleceğin beklentileri
Kendini, kendinden kurtardığın
O anda…
Bırakacaksın saymayı…
Hayatın renklerine isim koymayı
Hafız’ın dediği gibi;
“Gönlü aşkla dolu olanlar asla ölmez,
Âlemin günlüğüne adımız kazılmıştır bizim.”