Onlar her zaman iktidar!
Yüreksiz “her devrin adamları”…
Çok görür olduk bunları,
Bir bakarsın devir uygunsa Anıtkabir’de en önlerde,
Bir bakarsın devir değişir taasubun bayrağı altında geri kafalar ile kolkola,
Görünüşü çağdaş, kıbleleri para ve şahsi menfaat olanlar,
Kılıflarının içi ise şark kurnazı tipler…
Laf ebesi herkesi kandırdığını düşünen şahsiyetler,
Bukalemun gibiler,
Zamanın ruhu değişir gibi gözüktüğünde anında dümen kıran,
Gemileri ilk terk eden fareler…
İnsan görünümlü, hırs budalaları,
Kol kola yürümedikleri kalmayan,
Her devrin adamları,
Allahı para olan omurgasızlar…
Dik duramayan, duruşa sahip olamayanlar,
Her ne kadar hallerinin bilinçlerinde olsalarda,
Onlar için yadırganıcı bir durum söz konusu değil ve şaşıracak bir şey de yok,
Her duruma uygun bir bahaneleri mevcut…
Gücün yağdanlıkları, kişiliksiz şakşakçılar bunlar,
Egemen hegemon yapıların yüzdeci tırtıkçıları,
Masadan düşen kırıntıların doymayan karıncaları…
Elbette farkındalar ne olduklarının,
Ancak yedikleri naneleri herkes bilse de,
Zeytinyağı olmaya ve üste çıkmaya çalışırlar,
Sonuç mu? Debelendikçe daha da derinlere batarlar…
Karakter, duruş yerle yeksan,
Hala kendilerini kandırıyorlar,
Rüzgarın yönünün değişeceği zamanı yokluyorlar, elleri havada,
Hissettikleri anda söylediklerini, yaptıklarını inkâr ediyorlar.
Sayıca da çoklar, hem de haddinden fazlalar…
Birçoğu ne yazık ki medeni görünümlü,
Sizin gibi bizim gibi ancak…
Paranın, mevkinin, payenin köleleri,
Gözleri dönmüş, satılmış ruhlar…
Üzerlerine sinen pis kokular içlerine işlemiş,
Vicdanlarını, kalplerini çürütmüş,
Gözlerden fışkıran maddi tutkunun, hırsın ateşi,
Hem kendilerini hem çevrelerini yakmış…
Yetişmiş, birikimli insanlar,
Birikimlerini kendilerini inandırmaya çalıştıkları şeylere feda ediyorlar,
Toplumu uyutmak için populizmde nirvanaya ulaşıyorlar,
Geniş kitlelere ayna olup farkındalık yaratabilecek güçleri varken,
Onları uyutup, sürü haline getirip onlardan geçiniyorlar…
Düzenin acınası fareleri olmuş değersiz insanlar,
Her pisliğin altından çıkıyorlar,
Aşağılık olmak onlara yetmiyor,
Herkes de kendileri gibi aşağılık olsun istiyorlar…
Lakin farkında olmadıkları artık ciğerlerinin beş kuruş etmediğinin herkesçe biliniyor olması,
Kendilerini ne kadar kandırsalarda,
Yaptıkları makyaj suratlarından akıyor,
Omurga olmadığından vücud dik duramıyor, eğiliyor,
Kendi ile aynada yüzleşemeyen kayıp ruhlar bunlar…
“Daha da daha da” diye fazlası için kendi sarmallarında kaybolanlar…
Gözlerinin içerisine bakın buncağızların,
Yalanın, dolanın, karanlığın ışık diye sunulduğu lağımın derinliklerini göreceksiniz…
Aydınlanma, işte bu kitleyi uyutan her devrin adamı tiplere rağmen yaşanır,
Lakin bir bakmışsın kapmış bayrağı senden öne geçmiş koşturmakta,
Zira bu durumda da rol çalabilecektir bu bukalemunlar…
Kendine saygısı olmayan onursuzlardır onlar,
Acırsınız onlara hem de çok,
Kendileri için değil, aileleri için ve onlara bıraktıkları kötü ün için…
İçi boş kıyafetlerdir, durmaksızın konuşan arsızlar,
Sineğin pisliğe yapıştığı gibi her devir güce yapışırlar,
İzleyin ve ibret alın bu her kabın adamlarını,
Siyasetin madrabazlarını,
Riyakâr her devrin adamlarını…