felsefe taşı

Pizzeria Pidos

Pizzeria Pidos
Mart 23
15:11 2015

Bazı lokantalar tılsımlı bir varlığa sahiptir. Varlıklarındaki karışım onların elle tutulmaz, gözle görülmez, fakat ancak hissedilerek kavranabilecek saydam ruhlarını meydana getirir. Bazı restoranlarda kapıdan içeri girip biraz vakit geçirdiğinizde, kendi kendinize “Burada bir şeyler var!” demekten kendinizi alamazsınız.

Benim açımdan Pizzeria Pidos böyle bir mekan işte. “Ruh”unda birçok bileşeni barındıran ve onların kaynaşmasından ortaya çıkan “bütün”ün size büyük keyif vereceği bir lokanta.

Her şeyden önemlisi, İstanbul denen mezbahanın en çok ihtiyaç duyduğu “köklü işletmelere” harika bir örnek teşkil ediyor Pizzeria Pidos. Yaklaşık 15 senedir varlığını sürdüren, ilk günkü heyecan ve dolulukla müşterilerine hizmet veren, gelecekte buna devam edeceğine kesin gözüyle baktığım bir yer burası. Sabun köpüğü misali bir açılıp bir kapanan lokantaların her allahın günü karşımıza çıktığı bu şehirde, uzun soluklu olmaya namzet mekanlara o kadar çok gereksinim duyuyoruz ki!

Her daim dolu olan Pizzeria Pidos’un müşterileri de hep tanıdık yüzler. Seneler içinde oluşturduğu bu “müdavimlik” müessesesinin meyvelerini sakin sakin yiyen lokantanın keyfine diyecek yok tabii. Bir gelen bir daha ziyaret ettiğinden ve bunu uzun vadeye yaydığından, içeride hoş bir aile ortamı var.

Pizzeria Pidos iddialı bir lokanta değil; aksine son kertede mütevazi ve sakin bir duruşu var. Bunu yaparken yakaladığı başarı ise yadsınamaz bir gerçek. Size “samimiyet”, “yakınlık”, “rahatlık” vaadediyor. New York’ta gezinirken, bir sokak arasında karşınıza çıkabilecek “Mahalle İtalyanı” havası var. Duvardaki siyah beyaz fotoğraflar, yeşil-beyaz damalı masa örtüleri, samimi oturma düzeni, çalan müzik, çınlaması duyulan şarap kadehleri, hepsi, her şey sizi başka bir memlekete götürüyor adeta.

Garsonlar deneyimli. Çoğu Pizzeria Pidos’un yolcuğunun büyük bir kısmını yaşamışlar. Yol-yordam, servis gayet iyi işliyor burada. Yani sözün özü, dekorasyon, atmosfer, servis için hiç düşünmeden “çok başarılı” diyebilirim. Bana kalırsa bir lokantanın yemekleri kadar mühim olan bileşenler bunlar.

Mekan Gümüşsuyu yokuşu üzerinde, Taksim’den aşağı inerken, Park Otel’e gelmeden hemen sağda. Biraz içerlek olmasından ötürü görmekte güçlük çekebilirsiniz. Ama er ya da geç, yıkılmaya yüz tutmuş devasa bir binanın hemen yanında gözünüze çarpacaktır dikkatli baktığınızda.

Yemek bahsine girmeden once mekanın isminin nereden kaynaklandığına da değinelim. İlk kuruluşunda mekanın “gurme dokunuşları” ile hazırlanmış pideler de sunmasını hedefleyen sahipleri, açılıştan hemen önce ani bir karar değişikliğine giderek burayı salt pizzacı olarak konumlamaya karar kılmalarına rağmen, ismini değiştirmeye gerek duymamışlar. Bundan ötürü “İtalyan tınılı bir pideci” izlenimi veren Pizzeria Pidos ismi varlığını sürdürmüş. Kafanızada soru işareti kalmasın: Burası pideci değil!

Menüyü incelediğinizde, burada amaçlananın giriş yemekleri ve çok az makarna dışında pizza servis etmek olduğunu açık ve net göreceksiniz. Yani mekanın kesinlikle ansiklopedi havasında bir menüsü yok ve bu çok güzel. Benim gibi “az ve öz üretim” mantığına her zaman saygı duyan bir yemekperver için biçilmiş kaftan burası.

Benim tadına baktıklarıma şöyle bir göz atarsak, zarif bir açılış olarak yüzdeyüz manda sütünden üretilme mozzarella dikka çekiyor. Çeri domates, roka ve fesleğen sosla servis edilen bu yemeğin damağımda hoş bir iz bıraktığını rahatlıkla söyleyebilirim. Yine de, çok açık ifade etmek gerekirse, İtalya’da yediğimiz ve ağzımıza attığımızda içinden süt fışkıran, adeta mandıradan sofraya getirilmiş o devasa mozarellaların tadını yakalamak çok zor. Bu Pizzaria Pidos’a bir eleştiri değil. Bu lezzeti Türkiye’de yakalamak imkansız. Artık buna inandım. Ama İtalya ile yaptığım bu karşılaştırmayı bir kenara bırakırsa çok güzel bir yemek.

Mekanın imza giriş yemeklerinden bir tanesi de odun fırınında pişmiş, içinde domates soslu patlıcan, mozzarella, parmesan bulunan “Melanzane”. Şık, insanı rahatsız etmeyen, patlıcanın tadını gani gani alabildiğiniz bir yemek. Buna zeytinyağlı ve sarmısaklı sosuyla pamuk gibi mideye indirdiğim “Polipo” yani Portekiz usülü ahtapot ve avokado, semizotu ile servis edilen ılık keçi peyniri (pane) de eklenince keyfiniz dört köşe olabilir. Hepsi belirli bir kalitenin üzerinde denemeler.

Son gidişimde deneyimlediğim, incecik kesilmiş, odun fırınında pişmiş dana etinden yapılan “Robespierre” ve ince kıyım roka yatağında, parmesan ile servis edilen körpe İzmir enginarı da son kertede keyif aldığım yemeklerdi. Ama yine samimi şekilde ifade etmem gerekirse, mekanı normal bir günde ziyaret ettiğimde, büyük olasılıkla pizza yemeğe odaklanacağım için, bu giriş yemeklerinden mozzarella veya Polipo sipariş ederek diğerlerini geri plana atacağımı itiraf etmeliyim. İtalyanların aksine, bizler, pizza yiyeceğimiz bir öğünde, önceden bir şeyler sipariş edince tıkanıyoruz galiba.

Bir ufak not daha: Pizzalardan önce servis edilen antrikotu çok beğendim. Marinasyonu ve pişirilme şekli çok yerindeydi. Yine de, İtalyan mutfağının temsilcisi bir lokantayı ziyaret ettiğimde antrikota yöneleceğimi pek sanmıyorum. Ama çok beğendim.

Pizza faslında ise pizza zucchini, pizza füme, pizza dört peynir denedim bu son gidişimde. Dört peynirin içinde parmesan, rokfor, suda mozzarella, mozzarella bir araya getirilmişti ve bana kalırsa gayet lezzetliydi. Pizza Füme ise füme et, füme peynir, karemelize soğanın hoş bir bileşkesiydi. Benim iki favorim bu pizzalar desem yeridir. 160 gr hamurun üzerine yerleştirilen malzemeler has odun ateşinde pişip masanızda yerini alıyor ve kesinlikle pişman olmuyorsunuz.

Finali tiramisu, ev yapımı profiterol ve napoleone ile gerçekleştirdim ve bunların içinde bir numaraya milföy hamuru, İtalyan kreması, çilek ile servis edilen Napoleone’u, ikinci sıraya hafif ama inanılmaz yoğun tiramisuyu, üçüncü sıraya ise profiterolü yerleştirdim.

Bu yemeğe favori markam olan Suvla’nın giriş seviyesinin üstü olan Kirte şarabı eşlik etti. Benden size tavsiye böyle şaraplı bir gece yapacaksanız pizza siparişinizin öncesinde içinde füme Et, proşutto, kars gravyeri, parmesan, isli çerkez peyniri de bulunan bir şarküteri tabağı sipariş edin. Gerçekten başarılı!

Sözün özü yemekleriyle size mutlu eden, atmosferi ve servisiyle asla hayal kırıklığına uğratmayan, kesinlikle tavsiye edebileceğim bir lokanta Pizzeria Pidos.

Pizzeria PidosDünya Sağlık Sok. No:13
Gümüşsuyu Taksim / İstanbul
0 (212) 249 40 40

İlk Yayın: http://www.lokantalarim.net

4.202 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Gün olur…Gün olur… Yazıma ünlü şairimiz Orhan Veli’nin “Gün olur alır başımı giderim...” şiiriyle başlamak istedim. “Gün olur, alır başımı giderim, Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda. Şu ada […]
  • Ademoğlu İnsanın önlenemez düşüşü!Ademoğlu İnsanın önlenemez düşüşü! '' Timeo homini uni librium'' “Tek kitabı olan adamdan korkarım.” (Latin deyişi) Ademoğlu "İnsancık" düşmüştür. "İnsan gibi İnsan" olduğunun hatırasını bile unutmuştur. Bu […]
  • Bebeklerden ÖğrenmekBebeklerden Öğrenmek Dünyaya geldiğimiz an hiçbir önyargı veya tecrübe ile gelmeyiz. Bomboş bir hard disk takılmış bilgisayar gibidir durumumuz. Her şeyi öğrenme sürecimiz, doğum anımızdan sonra başlar ki her […]
  • Acıya alışmak mı?Acıya alışmak mı? Herkes nefret etse de acı ya da ağrı insanın hayatta kalmasını sağlamak amacıyla ortaya çıkmış gelişmiş bir savunma mekanizmasıdır. Bize bu kadar sıkıntı yaratan bir his nasıl hayat […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Kasım 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  

Arşivler