Portreler
“Güzel insanlar,
Şimdi bana diyeceksiniz:
“Yahu Önder, bu “Din/Bilim çatışmasını” 21. Yüzyılda bilmeyen yok ki!..
Biz, bu senin “Zavallı Devrimcilerin” yaşamlarını ve savlarını ezberledik!..
Lütfen, yeni bir şeyler söyle çağa uygun olsun!..”
Haklısınız, ama A’dan, B’ye geçemiyorum ki!..
Lütfen, etrafınıza bir bakın!.. Haksız mıyım?..
Sizlere, filozofların, peygamberlerin yaşamını, felsefelerini hep yineliyorum, neden?
Filozofların, peygamberlerin yaşamını, felsefelerini öğretmek için mi?
Çoğunuz bunları benden iyi biliyorsunuz!.. Kimi okullar da ezberlettirilmişlerdir bile!.. Wikipedia’ya girin, hepsi orada var!..
Farkına vardınız mı? Kolay okunsun diye, o insanların yaşmalarını ve görüşlerini özetliyorum!.. Çünkü uzun yazarsam, yazdıklarımın amacımı örtmesinden hep korkmuşumdur!..
O yüzden Portreleri de kısa tutmağa, her Portreyi amacım doğrultusunda özetlemeye çalıştım!..
Peki, nedir benim amacım?..
Amacım;
“Düşünebilmenin enginliğinin ve evrimin sonsuzluğunun farkına varan, kendine bile objektif bakabilen, şartlanmalardan arınmış, kendini ve her türlü inancı sorgulayabilecek kadar özgür ve bağımsız düşünebilen kafalara ulaşmak!..”
Buna varabilmek için yazdıklarımda da, konuşmalarımda da hep iki mesaj vermeğe çalışıyorum;
1- Okuyanın veya beni dinleyenin sorgulayıcı akla varması!.. Yani “Neden, Nasıl, Niçin, Acaba” diye soran bir kafaya varması!..
Ben buna “Düşünebilmek” diyorum ve bunu insan için bir “Kurtuluş, Özgürlük ve Bağımsızlık” olarak görüyorum!..
2- Okuyanın veya beni dinleyenin “Her oluşumun varlık sebebinin “İnsan” olduğunun” farkına varması!.. İsterseniz “İnsan” yerine “Birey” de diyebilirsiniz!..
İşte, bu yazılanlar bunun için!.. Aynı şeyleri yinelemem böyle kafaları hazırlamak için!..
Hazır kafa çok önemli!.. Öğrenimin, okumanın hedefi de bu değil mi?..
Gene, tekrar olacak hoş görün;
“Dünyada çok kişinin başına elma düşmüştür, ancak Newton’un başına düşünce “Yer Çekimi Kanunu” bulunmuştur, çünkü Newton’un kafası hazırdı!..”
Bir zamanlar, ilkçağ’da yaşamış ve söyledikleriyle Ortaçağı çok etkilemiş filozof, bilgin Aristo’dan söz ederek bu kitabımı sonlandıracağım;
“Zavallı Devrimci” Aristarkus’tan söz ederken:
- “Bir yandan Aristo ve Batlamyus’un “Yer Merkezli” teorileri karşısında, Aristarkus’un “Güneş Merkezli” teorisi, 18. Yüzyıla gelininceye kadar kabul görmemiş,
- Diğer yandan “Güneş Merkezli” teori, insanları “Dünya dönüyor” sonucuna vardırdığı için, toplumu tedirgin etmiş ve Aristarkus “Dine karşı olmakla” suçlanmıştır” demiştim!..
İşte, ilkçağın ünlü düşünürü Aristo ayni zamanda;
“Bir cismin düşme hızının, o cismin ağırlığıyla orantılı olduğunu”
söylemiştir!..
Bu ilkeye göre,
“On kilo ağırlığında bir cisim ile bir kilo ağırlığındaki bir cisim aynı yükseklikten, aynı anda bırakılırsa, bir kiloluk cisim, on kiloluk cismin yere varış süresinin on katı bir zamanda yere varması gerekir!.”.
“Bu acaba böyle mi?..”
Aristo’dan, Galilei’ye değin geçen 2000 yıl içinde biri bunu denemez mı?..
Nerelerdeydiniz ve neredesiniz güzel insanlar!..