Ruhsal Ailemiz
Doğduğumuz gün bir ailenin içine açarız gözlerimizi. Bazı inançlara göre önceden seçtiğimiz ruhsal da bir ailedir bu. O aileyi oluşturanlarla aramızdaki sadece kan bağından ibaret değildir. Birbirimizden alacaklarınız ve beraber yaşayacaklarınızla birbirinize verecekleriniz vardır. Bu alışveriş pek tabi ki sadece maddesel bir alışverişten ibarette değildir.
Ruhsal öğretiler uyarınca; içine doğduğumuz aile gibi, seçerek zaman içinde biriktirdiğiniz dostlarınızla da aranızdaki işte böyle bir bağdır. Onlarda bizim ruhsal ailemizin üyeleridir.
Hayatınıza kimi zaman bir anneden daha şefkatli bir kız arkadaşınız girer, kimi zaman bir ağabeyden çok daha sabırlı bir erkek arkadaşa sahip oluruz. Kimi zamanda size bir babadan çok daha fazla kol kanat gerek bir sevgiliniz olur…
Bazen de sizi o kan bağına rağmen hiçte beklediğiniz gibi davranmayan, sizi aynı aileden ve aynı kandan olsanız dahi onlardan biri olarak içine sindiremeyen bunu kabul etmeyen ve etmeyecek olan bir aileniz olduğunu düşünürsünüz…
Kimi azatçımız, kimi aynamız, kimi celladımız, kimi iyilik meleğimiz, kimi sihirli değneğimiz, kimi en acımasız öğretmenimiz, kimi hiç doğurmadığımız küçük kızımız, kimi kan bağımız olan annemizden çok daha hoş görülü ve koşulsuz seven annemiz, kimi elinde yabasıyla etrafımızda sürekli turlar atan bizi bitip tükenemez bir istekle günaha davet eden şeytan, kimi hayatımızda dönem dönem karşımıza çıkan yalancı peygamberimiz olur…
Kılıktan kılığa giren, belki bu saydıklarımızdan daha yüzlercesi… Hepsinin ortak özelliğiyse; farklı dönemlerde, farklı rollerle hayatımızda yer edinen, misyonu gereği karşımıza çıkan ve alışverişi bittiğinde; ya giden, ya yer değiştiren ya da kalsa da köşeye çekilen ruhsal aile üyelerimiz oluşlarıdır.
Eğer düşündüğüm gibi buraya deneyim yaşamak ve bu yolla öğrenerek tekâmül edebilmek için geldiysek;” iyi de kötü de yoktur”. Ve tüm bu karşılaştığımız kişi ve olaylarda da aslında “iyi ve kötü” diye adlandırılacak bir yan yoktur. O halde olan, sadece fark ediş olmalıdır…
Eğer yalnız yaşayan ve ailesinin neredeyse seçtiği dostlarıyla yeni baştan bu defa kendi elleriyle oluşturan biriyseniz siz de bilirsiniz: Dostluk sizin için birçokları için taşıdığı anlamdan çok daha dolu, çok daha yoğun bir kavramdır. Ve bu kavrama gereğince sahip çıkabilmek adına; tüm bu seçimlerin gerçek amacını idrak edip gereğince yaşayabilmemiz gerekir. Bunun içinde; onların her birinin bizim hayatımızda farklı bir görev ve misyonu olduğunu kabul ederek değerlendirmeliyiz diye düşünüyorum…
Hayatınızda birilerinin sizin iyilik meleğiniz veya şeytanınız olduğunu düşünüyorsanız yargılamadan önce dilerseniz birde şöyle düşünelim: Unutmayın ki mutlaka sizde birileri için en az bir kere iyilik meleği ve bir defalığına da olsa şeytan olmuşsunuzdur. Belki de bu durumda; her melek bir şeytan, her şeytan da bir melektir aslında…
İlk Yayın: Milliyet Blog Sayfası