felsefe taşı

Ruhsal Gelişimin Metamorfozu

Ruhsal Gelişimin Metamorfozu
Mart 07
14:41 2016

New Age veyahut Yeni Çağ akımıyla birlikte yükselen ve iş dünyasında
“kişisel gelişim” tabirini “ruhsal gelişim olarak kullanmak bana daha doğru geliyor. Zira Hz. Ali’nin “faydasız ilimden sana sığınırım Allah’ım” lafıyla işaret ettiği gibi insan ne yaparsa yapsın, eninde sonunda ruhunun tekâmülüne yaramıyorsa boşa zaman harcıyor.

Çünkü dünyada varoluş amacımız gelişmek ve büyümek. Gelişen ve büyüyen ise beden içindeki ruh. Ünlü kadim Hint destanı Mahabharata’nın bir kısmı olan Bhagavad Gita(Tanrı’nın Ezgisi)’da şöyle bir söz var…

“Bireysel BEN, maddi beden arabasındaki sürücüdür”. Ruh, beden denilen ceset vasıtasıyla fiziksel âlemde tekâmül ediyor.
Bu yüzden ruhsal gelişim demek bana göre daha doğru.

Ruhsal gelişim süreci, önce kişinin kendi içindeki acı ve ıstırabı telafi etmek amacıyla başlar. Çünkü hayat tiyatrosunda kendi rolü içinde bilgi, beceri ve yetenekleri ona istediği mutluluk ve anlamı sağlayamamaktadır. Hız, haz ve tüketim sarmalında gelgitte bir o yana, bir bu yana bilinçsizce savrulmaktadır.

Bu bir arayış aslında. Ama herkes ruhsal arayışta olmuyor.
Bu arayış bazıları için içkidir, kadındır, kumardır; yani hazdır…
Bazıları için hızlı araba sürmek, bungee jumping vs gibi ekstrem sporlarla içindeki anlam eksikliğini unutma çabasıdır…
Bazıları için kendi iç dünyasına çekilip hayatın gelgitinden kaçarak gündüz düşleri kurmaktır…

Bazıları için otorite, güç kullanarak başkaları üstünde hegemonya sağlamak ve kendi güçsüzlüğünü telafi etmektir…
Bazıları için derin teknik araştırmalara dalmak ya da çok çalışarak sadece kendi önündeki dünyada kendi sanal dünyasını yaratarak gerçek dünyadan kaçmaktır…
Bazıları için sadece onay kazanmak ve takdir aramak için tribünlere oynayarak kendi içindeki güvensizliğini telafi etmektir…

Bazıları için ise bir başka insana, fikri, ideolojiye körü körüne veya sıkıca bağlanarak kendi gücünü emanet etmektir…
Bazıları için başkalarına yardım ederek kendini değerli kılmaktır…
Bazıları için de çözümü dışarıda veya anlık çözümlerde aramak değil kendi içindeki ışığı keşif ile aramaktır. Yani kendi içine dönerek kendi tavşan deliğine yolculuk yapmak, kendi gölgeleriyle yüzleşmesi sürecidir ki, bu süreç sonunda kişi tırtıldan kelebeğe dönerek kalıcı dönüşüm sağlar, bilinç atlaması yapar ve ruhsal anlamda olgunlaşır.

Bunların hepsi egonun sağlıksız yüzü ile yapıldıklarında bir kaçış mekanizması, savunma mekanizması ve telafidir. Ama eğer zamanla kişi zihnen ve ruhen olgunlaştıkça egonun sağlıklı yönü ortaya çıkar. Ego insanın ruhsal gelişiminde müttefik olur.

Zira egosuzluk insanı paspas eder, fazlası ise zulmettirir. Egoyu öldürmek değil terbiye edip, dönüştürmektir esas olan ki, böylece ego ruhun tekâmülünde bir pozitif çapa olabilsin.

Ego olgunlaşınca; işte o zaman mutsuzluktan kaçış telafisi arama çabaları durur, artık hayatı bir çocuk gibi ama bilinçli keşfetmek başlar. Hayat olumlu ve olumsuz olayların birlikte yaşandığı ve aslında her şeyin olduğu gibi olduğu bir oyundur artık. Olanı olduğu gibi görmeyip iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-yanlış, haklı-haksız gibi kıyaslamalı yorumlayan sadece insanın zihin haritasıdır. Sağlıksız egosunun elinde oyuncak olan zihin haritasıdır buna sebep.

Keşfetmek meraktan alır enerjisini ve bir tutkuya dönüşür. Kişi anda ve akıştadır artık. Ve bunu her şeyi biz tanık zihniyeti ile gözlemleyerek, yaşananları neşe ile karşılayabilmek kabiliyeti izler. Her şey, her insan, her olayı Yaradan’dan ötürü koşulsuzca sever ve meraktan gelen bir hayret ile izler. İzler ama nötr bilinç ile bir tanık gibi izler. Duyguları yok değildir ve hatta maksimumdadır, ama duygu skalasının pozitif ucundadır ki; bu aşktır, şefkattir.

Ve tüm bunlara rağmen bilir ki, aslında güçlü bir damla olmasına karşın kendinden büyük bir okyanusun parçasıdır. Okyanustan kopan bir damla olmasına karşın, henüz okyanusun kendisi olmadığını bilerek haddini ve aczini bilir ve bundan keyif alır.

Egonun metamorfozu aslında ruhsal gelişim sürecinin de metamorfuzudur, dönüşümüdür. Bu dönüşüm ise mutsuzluğu ve eksikliği telafi etme çabalarından, hayatı olduğu gibi kabul ederek keşfetmenin huzur, mutluluk, neşe ve keyfine değişimidir.

5.170 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • imagesE7UBH2QFDermân arardım derdime, derdim bana dermân imiş… İnsanoğlunun iki temel sıkıntısı var aslında. Birincisi geçim sıkıntısı... Geçim sıkıntısı olan insan önce maişet derdi ile uğraştığı için tefekkür yapacak zemin bulamaz. Bu aslında […]
  • Yola Çıkarken…Yola Çıkarken… İnsanın evriminde hiç kuşkusuz 5 duyusunun rolü büyük olmuştur. Bütün diğer hayvanlar gibi insan da doğayla iletişiminde beş duyusunu yoğun biçimde kullanmıştır. Ancak ayağa kalktıktan […]
  • Puslu Kıtalar AtlasıPuslu Kıtalar Atlası “İşte, içinde yaşadığın dünya da, bu şekilde hiçlikten yaratıldı. Ama hiçliğin öteki adı olan boşluğun bir parçası artmıştı. Bu parça ikiye bölündü ve birisi, boş bir levha olarak sana […]
  • 343884224_3498083580437874_5175996120901595972_nTut ki öldün Tut ki öldün. “O nasıl söz?” Olacak iş değil de, şu ‘tut ki’ aleminde oluyor bazen. Ölüyor insan. Kültür, inanç ne olursa olsun, değişmeyen bir şey var ki, o da insan evladının “bak […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Kasım 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  

Arşivler