Ruhuma Yolculuk – İkinci Hafta
Selam Dostlar.
8. gün de Kuşadası’nda noktalandı.
Sabah Ildır’da sevgili İnci ablam, hemşirem ve Mehmet kardeşimle güzel bir kahvaltı yapıp yola düştüm. Ancak bölge Çeşme olunca buralarda olan güzel kardeşlerimin davetlerine icabet etmemek olmazdı. Önce Barbaros ve Levent Şimşek kardeşlerimle buluşup Türk kahvesi eşliğinde hasret giderdik. Ardından da Alaçatı’da Levent Akış Kardeşimle buluştum. Onu da çok özlemişim. Levent’i belki önceki paylaşımlarımdan hatırlarsınız. Erkeğin Uykusu kitabının yazarı
Sonrasında Urla, Sığacık, Seferihisar, Gümüldür derken Kuşadası’na vardım ve bir senedir görmediğim teyzem ve kuzenlerime kavuştum.
Urlaya gelirken hava kapatıp 1-2 tık çiseledi. Önümden gitmiş yağmur arabalar asfalttan bayağı su kaldırıyordu. E hava böyle olunca Çeşme’nin sıcağı üstüne epey iyi geldi. Ta ki Kuşadası’nda trafik ışıklarında pişinceye kadar. Malum Mörfi iyi çalışır. “Kırmızı ışıklar senin Oskrom” dedi
Bu günkü rota kısaydı 228 km gibi. Ama yarın beni çok keyifli bir yol bekliyor. Son durak Bodrum olacak
Bu arada bundan sonra yazımın altında bir sonraki günün rotasını paylaşacağım. Siz dostlardan çok güzel öneriler geliyor ama ben yolu tamamladığım için onları pas geçmiş oluyorum. Böylesi daha iyi olacak sanırım.
Bodrumda görüşürüz.
9. Gün
Dün akşam Kuşadası’nda Teyzemler ve yeğenlerimle bahçede neşeli bir akşam yemeği yiyerek rakı eşliğinde hoşsohbet yaptık. Yeğenim Esra’nın eşi Günter’de Afrika Twin ADV kullanıyor, Eserin eşi İlker’de 250 lik scooter. Eser’in büyük oğlu Emir’de 2 teker sevdalısı. Ortak konuda epey hasbıhal ettik
Sabah bol proteyinli bir kahvaltıdan sonra yola koyuldum. Niyetim önce Dilek Yarımadasını dönmekti. Milli park kapısına gelince geri çevirdiler. Pazar günü sokağa çıkma yasağı olduğu için sadece turistleri içeri alıyorlarmış. Geldiğim 20 km yi geri döndüm ve yola devam ettim. Söke ovasında Starbuks hayalimde suya düştü. Sanırım Pazar diye, kapalıydı. Didim’e saptım Akbük üzerinden sahil yolundan tekrar ana yola çıktım. Ardından Tuzla’ya Flamingo yoluna girdim. Maalesef flamingolara denk gelemedim ve Boğaziçi yerleşkesinden tekrar ana yola çıkarak Torba sapağından içeri girip Bodrum yarımadasını kıyı kıyı döndüm.
Didim – Kıyıkışlacık arası kıyı yolu çok ama çok güzel. Buradan ikinci geçişim. Yine büyülendim. Kah çam ormanları kah zeytin ağacı tarlaları. Hele yaşlı zeytin ağaçları bir harika. Her birinin gövdesi ayrı bir sanat eseri gibi…
Bodrum’un arka yolları fena bozuk. Sanki Bodrum’da sezonuna hazır değil gibi… Yine de çirkinlikleri saklayıp güzellikleri fotoğraflamaya çalıştım bol bol.
Yola Salı sabahı devam edeceğim. Salı günkü rotamı aşağıya koyacağım. İki gece kadim dostlarım Selvin ve Ali Naci’nin misafirleriyim.
Salı akşamı görüşürüz Dostlar…
Dostlar merhaba.
9 aktif sürüş gününü bitirdim. Bu gün Bodrum’da Selvin ve Ali Naci Maral’ın evinde dinleniyorum. Öğleden sonra Bodrum’da motosiklet eğitmeni olan Şadan Okay Elaldı’ya uğrayacağım. Sevgili Selvin’de iki tekere niyetlendi. Hem Şadan hocayla tanışacağım hem de Selvin’e eğitimi konuşacağız. Ardından dün mesaj atan Afrika Twin kullanıcısı sevgili İsmet Akbay ile buluşacağım.
9 aktif sürüş gününün rezümesi ( İstanbul Rumeli Feneri’nden Bodrum’a) 2287 km. Ve benzin tüketimi 763.-tl. Yolculuk yaklaşık 10.000 km tutacağından teknik olarak 5/1’i geride kaldı.
Yol boyu edindiğim dostluklar, tanış olmadıklarımla sohbetler, eş dost ile vakit geçirmeler sürüşün güzel yanlarından biriydi. Bir diğer kıymetli yansa sosyal medyada; takipçilerimden, üye olduğum gruplarda beni takip edenlerden aldığım beğeni ve yorumlarla dolu destekler oldu. Takipçilerim artıyor, ileri dönük davetler alıyorum. Görüşme, tanışma sözleri veriyoruz karşılıklı. İnsan daha ne ister. Dediğim gibi; “biz güzel bir camiayız”
Ruhumsa bu tek başına giriştiğim yolculuktan çok besleniyor. Bakalım dışa tezahürü nasıl olacak. İp uçları yakında kendini göstermeye başlar. O zaman klavyem döndüğünce bunları da paylaşmaya çalışacağım.
Yarın sürüşümün keyifli bir parkuru bekliyor beni ve Vagabond’u. Bodrum Yalıçiftlik’ten Çökertme, Ören, Akyaka, Okluk, Datça, Knidos, Palamutbükü ve Ovabükü… Yol güzel fotolar verecek
Her birinize şükranla…
10 Gün (Yolculuğun 11. Günü)
Sabah sevgili Selvin’in yaptığı muhteşem 3 yumurtalı omlet ve ev reçelinden sonra Ali Naci’nin nefis kahvesini içip yola koyuldum.
Bu günün rotası bildiğim bölgelerdeki en zengin rotaydı. Gökova körfezini “U” şeklinde tavaf ettim.
Torba kavşağından Yalıçiflik, Mazı, Çökertme derken yolda karşı sahili görüp öğleden sonrada o taraftan bu sahile bakacağım dedim. Nitekim öyle de oldu. Akbük!e gelmeden hemen önceki köy olan Kultak’ta (Bu arada köyün adının anlamı dipçik miş ) kahvenin önünde dört motosiklet görüp hemen park ettim. İzmir’den yola çıkmış olan İskender Somer, Barış Ürünay, Vejdi Kahraman ve Can Ateşler kardeşlerle tanıştım. Hem güzel bir sohbet oldu hem de birbirleriyle takılmaları bana sevgili Ünzüle ve Gökhan Yenigün’le olan tatlı muhabbetimizi hatırlattı. Özlemişim sizi Yenigünler. Neyse sonra çay paramı ödetmediler ama giderken arkamdan takıılmayıda ihmal etmediler. “Bak abla, çay paralarını ödemeden kaçıyor” diye J Yolunuz açık olsun dostlar.
Dün akşamdan İstanbul’dan kadim dostum kardeşim İlhan Üttü arayıp Gökova’da olduğunu ve yol üstü bir kahve içmekten mutlu olacağını söyledi. Muhteşem yollardan Akyaka’ya varınca aradım. Bana Ataköy’de buluşalım dedi. Ataköy Annem ve Babamın 1994 yılında güzel bir ev yapıp senelerce yaşadıkları köydü. Hem İlhan kardeşimi gördüm hoş sohbetle kahvelerimizi yudumladık. Hem de eskileri andım. Güzel yere yerleşmişsin İlhan Üttü, tadını çıkart. Bu arada İlhan’ın kardeşi Gökhan’da Afrika Twin kullanıyormuş Onunlan da yazıştık. En kısa zamanda bir araya geleceğiz.
Ataköyden sonra Gökova’daki ağaçlı yola girdim (aşıklar yolu) ve Pınarbaşı’nda klasik tostumu yedim. Yola çıktım ki Gökçek’i geçtikten sonra artçılı bir Afrika Twin. Sollarken selamlaştık. Sonrasında o beni solladı ve Marmaris’i pas geçerek yola devam için Okluk yoluna saptığımda durdular. Ben de durdum. Artçısı benim 1995 yılından bu yana tanıdığım ama uzun zamandır sosyal medya haricinde görüşmediğim sevgili Tansel değilmiymiş. Büyük sürpriz oldu. Arkadaşı İskender’le de tanıştım. Yarın Akşam Marmaris’te sevgili Çağtay Çarpıcının davetiyle gideceğim Gece Yolcuları Motosiklet Kulübü’nün buluşma etkinliğinde yine bir arada olacağız.
İskender ve Tansel ara yoldan Datça yoluna kadar bana eşlik ettiler, Yarın akşam buluşmak üzere diyerek ayrıldık. Datça’nın keyifli virajlarının tadını çıkartarak Knidos’a kadar sürdüm. Babakale’de Türkiye’nin en batı ucundaydım. Knidos’ta da Türkiye’nin Ege denizi ve Akdenizi birbirinden ayıran sınır noktasına gitmiş oldum. Bu gidişle daha epey “en”’lerim olacak gibi.
Knidos’tan direkt Datça merkez’e döndüm ve çocukluğumuzdan bu yana kadim dostluğumuz olan Sevgili Burak Eldem’e misafir oldum. Meraklıları bilecektir, Burak yazar ve son kitabı “Tavuskuşu Güncesi”. Konuşacak çok şeyimiz birikmiştir. Geçe uzun olacak
Yarın Bozburun adasını da dolaşarak Marmaris’e varacağım. Yarınki rotam aşağıda.
Uzun oldu affedin. Yarın akşam görüşmek üzere hoşçakalın.
Kaptanın seyir defteri.
Seyahatin 12 günü. Sürüşün 11. Günü
Sevgili Burak Eldem’le geceyi 02.00 yaptıktan sonra sabah yine klasik 3 yumurtalı bir protein takviyesi ardından yollara düştüm. Datça – Marmaris yolunu bitirmeye yakın Hisarönü’nden içeri süzüldüm ve Orhaniye, Kızkumu, Turgut, Selimiye derken Bozburun’a oradan da Taşlıca’ya kadar sürdüm. Hava muhteşem serin (durmadıkça tabi) manzara harika, fotolar bol. Ardından yazlarıni Söğüt’te geçiren sevgili Simhan ve İlhan Başaran kardeşlerime bir kahvelik uğradım. Heyhat; İlhan beni bırakır mı hi.? Kahveden sonra Söğüt’ün en tepe noktasında Palamut restoranda leziz bir saç kavurma ve mütemmim cüzü salata ve turşu eşiğinde bir geç öğleden sonra yemeği yedik ve İlhanîn çaktırmadan hazırlattığı bir kavanoz turşuyı bagaja koyduktan sonra yola revan oldum.
Bayır köyünü çok severim. O koca çınarın altında mola verip kahve ve sodamı içerken sevgili Ünzüle’ye “ben sana alırım” dediğim sarı kantaron yağını aldıktan sonra acayip keyifli bir yola saptım. Daha doğrusu navigasyon saptırdı. Tam “u” dönüşünde, şimdi tam olarak hatırlamıyorum; Camiyanı mı ne yazıyordu ne, aslında navigasyon kurgum Kumlubük’tü. Netekim! Sonunda Kumlubük’e çıkan yola girdim. Yol efsane. Ama gerçekten efsane. Orman cenneti, bir arabanın sığacağı genişlikte, yer yer toprak, mıcır, bozuk asfalt ama Kumlubük’ün hap kadar göründüğü yükseklikten döne döne safi viraj bir yol. Kesinlikle bulun ve gidin derim.
Kumlubük’e indikten sonra yollar yine safi viraj ama asfalt kaymaktı. Amos Harabesi, Turunç derken İçmeler’e indim ve sık molalardan dolayı toplamda 7.5 saat süren yoldan sonra Marmaris Gece Yolcuları Motosiklet Kulübü üyesi kardeşlerimle buluşmak üzere Turkuaz Beach Restaurant’a saat 18.00 gibi hasıl oldum. Ve dostlarla (önceki postta paylaştım) keyifli bir akşam geçirip Marmaris’te yaşayan canım annemin yanına geldim.
Ha bu arada; Taşlıca yolunda üç motosikletçi ile karşılaştım. Konya’dan geliyorlarmış. Kısa bir sohbet yaptık. Yolları açık olsun…
Virajlarını daha önce paylaştığım bu sadece 150 km uzunluğu olan ama 7.5 saat süren yolumun özeti bu.
Yarın da Marmaris’teyim.
13. Gün.
Sevgili dostlar,
Bu gün sürüş yok. Marmaris’te dinlenmece.
Akşam üzeri Motorcu Kardeşlerimle birlikteydim.
Yarın yol Dalyan üzerinden Fethiye. Sevgili eniştem biraderim Kemal Tarakçı da bana eşlik edecek. Fethiye de kardeşlerimizin yaptığı organizasyonda olacağız.
12. Sürüş, yolculuğun 14. Günü, Selam dostlar,
Tanışmalı ve hasret gidermeli 2 gecelik Marmaris konaklaması bu gün annemle vedalaşarak sonlandı. Enişte kardeşim Kemal Tarakçı bana Fethiye’ye kadar eşlik etme güzelliğini gösterince öğlene doğru tekerlerimizi döndürdük. Önce Gökovayı az geçince iş yeri olan Marmaris Gece Yolcuları Motosiklet Kulübünden sevgili Çağatay Çarpıcı kardeşimize uğradık. Keyifli bir çay sohbeti ve sticker yapıştırma seramonisinden sonra Fethiye yoluna koyulduk. Önce Döğüşbelen sapağından Ekincik yoluna saparak Köyceğiz gölünün yanından sürerek Dalyan çayını feribotla geçtik. Bu feribot seferini yaşamanızı hararetle tavsiye ederim. Manevra ve yanaşma dahil 5-10 dakikalık bir hoşluk. Ardından Dalyanda Cafe Lee’ye gittik. Cafe Lee nin sahibesi Nur iki teker sevdalısı ve mekanı tamamen motosiklet sevdalılarına yönelik bir mekan. Şirin köpeği Lee ile işletiyorlar mekanı. Dekorasyon muhteşem, motosiklet ihtiyaçlarına dönük zincir yağından emanet dolaplarına kadar aklınıza gelen gelmeyen hizmetleri yokluk çekebileceğiniz bir coğrafyada sunmaya çalışıyor. Yeni mekanında 4’te odası var. Ayrıca teknik bakım hizmetini de yakında devreye alacakmış. Hoş sohbet ve sticker yapıştırma seramonisinden sonra ki ilk sticker yapıştıran oldum yola devam ettik. Teknik koşulların elverişsizliğinden dolayı Babadağ’a tırmanmaktan vazgeçtik ve Kelebekler Vadisinin tepe seyir noktasına gittik. Yol’da fena virajlı ve muhteşemdi mekan da keza öyle. Ardından Kayaköy’e gidecektik ama yollar kazılı ve bakımda olduğundan vazgeçip Çalış mevkiindeki otelimize Golden Moon’a geldik. Burada bizi otelin sahibi dostumuz sevgili Mete Ay ve diğer kardeşlerimi< karşıladı. Güzel bir akşam yaşadık hep birlikte. Tadı damağımızda kaldı. En kısa zamanda tekrar bir arada olmak dileği ile gecenin dinlenme faslına geçtik. Yarın Kemal Tarakçı Marmaris’e ben se Adrasan’a doğru yollara düşeceğiz. Rotamı aşağıda paylaşıyorum. Yarın akşama kadar bye...
15. gün, 13. Sürüş günü.Hi dostlar, sabit koordinat Antalya Adrasan. Lazona Camping.Sabah biraderim kardeşim Kemal Tarakçı 08.30 gibi otelden Marmaris’e doğru gitmek üzere ayrıldı. Ben de 09.30 gibi çıktım. Bir sürü güzelliği yaşadığımız akşamdan sonra rahat yataklarda keyifli bir uyku çektik. Akşamı organize eden sevgili Atıl Çelikdelen ustama, geceye renk katan biraderlerime ve bizi ağırlayan sevgili Mete Ay ustama çok teşekkür ederim. İlk durak Saklıkent’ti. Bol proteyin yüklemeli kahvaltıdan sonra yola çıktım. Köy yollarından sonra ana yola çıkarak Kalkan’a doğru sürdüm. Kaputaş’ta park edecek yer bile yoktu. Jandarmadan izin alıp bir fotoğraflık durdum. Hedefte Kaş’a girmek yoktu ancak Afrika Twin Türkiye facebook grubu admini sevgili Tevfik Şimşek’in davetiyle Kaş Joy Gampling’e gitmek için Kaş’a gidim (güzel detayları önceki postumda paylaşmıştım). Ardından Tevfik’in önerisiyle şehir merkezine girmeden şiirsel bir dağ yolundan ana yola çıktım. Demre’nin yukarıdan baktığınızda insanı hayrete düşüren sera tarlaları eşliğinde Demre, sonrasında Finike derken Adrasan’a vardım. Sevgili Erkin’in (deneme Tahtası) karavanıyla yerleşik olduğu ve merak ettiğim Lazona Camping’e vardım. Kadir muhteşem bir adam (Kadir ve mekanla ilgili görüşlerimi yarın paylaşacağım). Dökülüp saçıldıktan sonra çadır komşum Mustafa ( o da bisikletli bir gezgin) sağ olsun bisikletiyle gidip bira aldı. Malum yorgunluğun ilacı. Bu arada çadırımı nihayet kurdum. Vagabond’u yüklerinden kurtardım. Yükleri sökerken sevgili Gökhan Yenigün’ün titiz bağlama şeklini kafama not ettim tabii Ancak akşam alışverişi için migrosa gitmem lazım. İlk defa gözüm tekrar giyinip kuşanmayı yemedi ve Kask, T’shirt ve Şortla 3 km de olsa motor sürdüm. Kendimden utanıyorum... Mangal mungal derken yavaş yavaş uyku saatine yaklaştım. 2 yada 3 gün burada kalacağım. Yolun devamının bir kısmında bana eşlik edecek sevgili Tolunay Can Çakmak’ı bekleyeceğim. Sevgili Erkin’de İstanbul’dan bu gece dönüyor. Yasaklara yakalanmadan gelirse onunla da yarın hasret gidereceğiz. İşte şimdilik böyle. Hoşçakalın...