Sabahın İlk Saatleri
Sabahın ilk saatleriydi…
Gün daha uyanmamıştı.Bir kayanın üzerinde denizi seyrediyordu.
Dalgalar bulunduğu kayaya , diğer kayalara ,
Bazen sertçe
Bazen neredeyse okşayacak şekilde dokunuyordu.
Zaman , mekan kavramını bir yana bırakmıştı.
Deniz ,
Güzel,
Sonsuz,
Derin,
Gizemli
Davetkâr….
Kayanın üzerinde baktığı her yer aynı gözüküyordu.
Her yer deniz,
Her yer tek ,
Her yer bir .
Yanında getirdiği koyu kahveden büyükçe bir yudum aldı. Sigarasını yaktı, derin bir nefes alıp üfledi. Şimdi sadece O ve deniz kalmalıydı .Uzun süre derin derin baktı .Sonra yavaşça denizi rahatsız etmeyecek kadar yavaşça konuşmaya başladı.
Konuştu
Konuştu
Bir yudum kahve
Bir nefes sigara
Konuştukça rahatladı
Rahatladıkça konuştu.
Bir ara denizinde onunla konuştuğunu hissetti ,
O sustu deniz konuştu,
O dinledi.
Deniz dedi ki;
Bende kıyılarla sınırlıyım,
Benim de içimde iyi ve kötü var,
Benim içimde de doğumlar, ölümler var.
Rengimi gökyüzü veriyor ona muhtacım
Kısaca ben de senin düşündüğün kadar özgür, zamansız, sonsuz değilim. Ama galiba ben senden daha inatçı ve hırslıyım .Örneğin üzerinde oturduğun şu kayayı yıllardır döverim çekilsin diye.Yıllardır her fırsatta kıyıları birazda olsa geçer gelirim. Bazen o kadar öfkelenirim ki kabarır çevremde ne var ne yoksa yok ederim. Galiba sen bunu kaybetmişsin.
Yapamam diye bir şey yok.Uğraşırsan olur. En azından denemelisin, ama benim gibi her gün yapabilmek, aşabilmek için denemelisin.
Bu arada bir balıkçı teknesinden seslendiler.
” iyi misiniz , neden bağıra bağıra ağlıyorsunuz ”
Deniz kayaya daha hızlı vurmaya üstünü başını ıslatmaya başlamıştı. Bu kadar durgun bir havada deniz sanki sadece tüm öfkesini bu kayaya gösteriyordu.
Yoo yoo kayaya değil, sanki bana gösteriyor.
Yavaşça kayadan inmeye başlarken denizi bir kez daha duydu.
” Kendi kayanı bul ve onun üzerine çık , onun üzerine git .
Ya da önce kendin kaya ol ve kendinden başla şekil vermeye .”