Sabır Testi: Demirhan, Anneciğim!
Pazar günü bir alışveriş merkezinin lego ile ilgili faaliyetine oğlumu götürdüm. Çok sevdiği için epey uzun zaman kaldı. Ben de dışarıda belli bir mesafede bekliyordum ki günü şenlendiren, sabır testisini kıran aile ve oğulları Demirhan çıkageldi…
***
Tüm anneler ve babalar dışarıda beklerken atılgan anne hiç sormadan direkt çocuğu ile içeri daldı. Sonra bitmek bilmeyen biçimde ses değil de, saf katıksız ve anlamsız bağırtıdan oluşan çatlak diyaloglar başladı…
***
Anne denen şahsiyet ki kendini “Demirhan, Anneciğim” olarak tanıtmakta önce 6 yaşında bir çocuğa kalça darbesi ile sonra da 4 yaşındaki bir çocuğu örseleyerek biricik yavrusuna yer açtı. Etraftaki diğer çocuklara da ders vermekteydi eşzamanlı:
***
– Paylaşın yavrum paylaşın! Azıcık çekilin bakalım! diyerek…
***
Demirhan yavrum istemeye istemeye Afrika’da avını arayan aslan rolüne kendini kaptıran annesinin yanına geldi. Kadın hemen seri bir hamle ile açtığı yere oğlunu sokuşturup iki eli ile omuzlarından kavrayarak çocuğu “yakından kumanda” metodu ile yönetmeye başladı.
***
– Bak Demirhan Anneciğim bak şu parçayı al!
– Yavrum oğluma da versene hepsini kendi önüne almışsın!
– Demirhaaaannnn, Annemmmm!
***
Bu manyaklık yeni bir seviyeye daha çıkıyordu artık. Ona buna atılan, tavırları herkesi geren kadın dışarıda kalmak için çaba sarf eden pısırık babayı bu sefer gözüne kestirmişti. Oyun alanı denen yere daha iyi hakim olabilmek için bu sefer de eşine sardırdı. Tüm alanda bir tane veli yokken kadıncağıza çocukları tek başına itip kakmak yeterli gelmemişti ki eşine sevgi dolu seslendi:
***
– Gelsene buraya, dikilme orada, ne duruyorsun orada! Kesik kesik ve hiddetle haykırıldı…
***
Makineli tüfek gibi şarlayan kadın adamcağızın ruhunu zaten bundan yıllar önce farklı bir diyara göndermişti. Adamcağız yavaş adımlarla yanlarına geldi, belli ki az da olsa utanıp sıkılıyordu… Kadın taş devrinden kalma olduğundan, “bu ailenin ve tüm bu oyun alanının tek hakimi benim” tavrını ilan etmek için adamcağızın geldiği yeri de beğenmeyince mide bulandırıcı tripler eşliğinde eşzamanlı hem söylendi hem de montunun sağ kolundan ani bir hamle ile çekti. Dairesel bir hareket ortaya çıkınca adam etrafında hafif dönerek yan masaya doğru yaklaştı.
***
Kadın amacına ulaşmıştı aslanların saldırısı altında olduğunu varsaydığı küçük Demirhan’ı üçgene almıştı. Bu noktadan sonra iş daha da bezginleşti. Demirhan çıkmak istiyor, kadın ise:
***
– “Dur Anneciğim daha az oynadın. Ver yavrum elindeki parçayı bak Kardeş de yapsın” diye ondan bundan aldıklarını çocuğun önüne yığıyordu. Baba “hafiften hafiften arazi olabilir miyim ?” diye düşünerek çaktırmadan yaslandığı noktayı kapıya doğru düzlemde değiştirirken canavar bakışlı ve arkada da gözleri olan kadın hemen fark etti. Bu sefer söz bile söylemeden iki mimik ile adamı geri hizasına soktu.
***
Peki eziyet burada bitti mi? Yok, maalesef bitmedi…
***
Çocuk ilgilenmeyip oflayıp, poflayınca baktı anne ondan bundan aşırdığı bir sürü parça olmuş, yardım ediyor numarası ile bu sefer başladı kendi oynamaya.
***
– Bak Anneciğim Demirhan, araba yapalım.
– Sen yap anne!
– Aaa, olmaz birlikte yapacağız, bak burası tekerlekleri…
– Öff tamam Anne yaaa…
– Sen istedin diye girdik Annem yapma böyle!
***
Demirhan sıkılıp sağa sola gitmeye başlayınca anne ve koordine ettiği baba onun eşliğinde o küçük alanda adım adım onun etrafında dolanıyorlardı. Bir sürü çocuk itildi, kakıldı baktılar etraftaki anne ve babalardan homurtu sesi yükseliyor. Çocuğu bir anda kavrayan anne onu istemeye istemeye bir masanın üzerine oturttu.Çocuk kalakaldı… Baba havaya bakıyordu… Havada tekme atar gibi yürümeye ve annesinin ellerinden kurtulmaya çalışan Demirhancık paket edildi, kondu biblo gibi. Elinde taşıdığı lego parçalarını da üzerine yığan sevgili annesi artık rahattı. Hareket edemeyecekti “Demirhan Anneciğim!”. Bir yanına geçti kadın, baba bu sefer hiç direktif almadan hızla diğer yana geçince annenin gözleri mutluluktan dolmuştu…
***
Annesi burada da bırakmadı işi, üstüne attığı parçalar öylece durunca sol koluna çocuğun onu aydınlatıcı bir çimdik attı. Hafifçe yerinden seken Demirhan baktı ki kurtuluş yok, kucağına boca edilen parçaları bari birleştireyim de bitsin diye düşünüp bir şeyler yapmaya başladı. Peki bu noktada taarruz bitti mi? Ne mümkün!
***
Bu sefer ortaya çıkana laf eder oldu annemsi varlık.
***
– Oğlum bu ne bir şeye benzemiyor! Babası düzgün parçalar getir çocuk araba yapsın.
– Anne ben uzay üssü yapmak istiyorum ama…
– Yok yok o ne öyle eciş bücüş!
– Bıbasııııı!
***
Durmadan küçüğün üzerine yeni parçalar atıyorlardı. Kıyafetinin içine bile doluştu legolar. Bir yandan da Demirhan’ın aklını çelmeye çalışıyordu alfa dişi:
***
– Oğlum bak araba yap, hem yaptığını da alırsın!
Terbiyesiz, arsız varlığa kendi evladı dersi veriyordu.
– Ama anne kimse almıyor ki herkes yapıp burada bırakıyor.
– Olsun olsun belki alırsın!
Konunun görevli tarafından duyulduğunu görünce sormak zorunda kaldı annemsi varlık.
– Yaptığını alabiliyoruz değil mi?
Sorarken utanmayan “alt insan”a cevap verirken yarı yaşındaki kızcağız utanmıştı!
***
Peki bitti mi megafonla bağrışma rezaleti? I- ıhh!
Baba da galeyana geldi bu sefer sağlı sollu daldılar körpecik yavruya…
***
– Babacığım Demirhan yapma öyle…
– Demirhan Anneciğim onu oraya takma!
-Babacığım Demirhan! – Demirhan Anneciğim!
***
Bir ara saymak istedim kaç kere “Demirhan Anneciğim ve Babacığım Demirhan” dediler diye kırkı geçince tepemin tası atmıştı artık…
***
İşin en acısı da şu ki; diğer çocuklar bile: “ne yapıyor bunlar?” diye hayretle bakıyorlardı. Demirhan yaşıtlarına kavuşamadı. “Sizin legonuza kalmadık” tavrı ile çocuğun elindeki yaptığını masaya atan anne en son dişlerini sıkıp şunları söyleyerek çıkıyordu:
***
– Demirhan Anneciğim, bir doğru düzgün oynamadın. Biz senden çok oynadık Anneciğim.
***
Çocuk önde kafası yere bakarak, baba varlığını çoktan yukarıya teslim etmiş biçimde boş gözlerle ve anne hala deliler gibi etrafta saldıracak bir şeyler arayarak geldikleri kaosa geri döndüler…
***
“Hay Anneciğim kadar, hay Babacığım kadar kafanıza taş…” diyeceğim; ya sabır diyor insan. Zaten bu “Anneciğim, Babacığım” çıldırmasından hiç hoşlanmayan birisi olarak, ciddi bir sabır testi olmuştu bu.
***
Ne diyebilirim ki, yazık be sana yavrum Demirhan!