Şakül gibi Doğru Olabilmek!
Şakül, yer çekimi doğrultusundaki düşey hatların belirlenmesi amacıyla yapıcıların kullandıkları alettir…
Şakül, doğruluğun ve düzgünlüğün simgesi olarak benimsenir. Düşüncede doğru yol ve yöntem kullanmanın önemini, gerçeklerin araştırılması uğraşısında toleranslı olmanın gereğini anımsatır. Hataların giderilmesinde kullanılan araç ile sembolik manada omurgalı, kişilikli duruş özendirilir. “–mış gibi” yapmayı değil; her ortamda doğru ve dürüst olmayı, yalan söylememeyi hatırlatır. Şakül bizlere arkadaşı ile kucaklaştıktan sonra kapıdan çıkar çıkmaz ardından konuşmayı, “insan gibi insan” olmayı “evrensel insan” olmayı hatırlatır.
Şakül her daim ideali konuşup, peşinden vasatın yaşanmaması gerektiğini hatırlatır. Şakül, sembolik olarak insanın mimarisinde de Tesviyenin yatay düzlemine dikeyi de katarak tamamlar. İki eksenli yolculuğun “mana” ayağıdır. Bu ikisi birlikte dikey ve yatay hatları verir ve onlar da aktif ile pasifi sembolize eder. Şakül muhakeme doğruluğunun sembolüdür. Eski Ahit’te dahi bulunan en eski sembollerden birisidir.
Şakul sadece doğru bir hayatın sembolü değil, fakat bir insanın yaşantısını düzenleyecek doğru bir vicdan ve doğru bir içgüdünün de sembolü olmaktadır. Doğru tutum ve davranıştan ayrılanlara şakülü kaymış denir. İnsan gibi insan konuştuğu kişiye göre her kabın adamı olan, eğilip bükülen değil, bir duruş sahibi olandır. Rüzgâra göre konum belirlemeyen, her devrin adamı olmayan, ilkeli ve prensipli insandır.
Şakülü doğru tutamayan duvarlarını, yani kendini doğru gerçekleştiremez. Kendine saygısını yitirmek istemeyen “gerçek insan” her daim doğru, dürüst ve erdemli davranır. O, egosunun, öfkesinin esiri, boynunda pranga ile çekiştirilen biri değildir; egosunu yani ejderhasını ehlileştiren ve onu rehabilite edip tamamlanarak yani ejderhasına binerek macerasına uzak ufuklara doğru atılan bir Kahramandır.
Semboller dilinde dikey, aktif ve erildir, göğe dairdir. Yatay ise pasif ve dişildir, yere dairdir. Kadim Mabetlerde bu nedenle yere ait bölümler kare ile veya dikdörtgenle ifade edilir. Buna karşın mabetlerin tavanları dairesel şekillerde yapılır. Bu Yer- Gök dualitesinin mekâna yansımış halidir.
Şakül gibi doğru olmak bize şunları anımsatır: Anlık tutkular, kibir, hırs ve ihtiraslarla dolu yaşamın negatif etkileri, arzularla bezenmiş şöhret ve servet illetleri, maddecilik, menfaatçilik, bencillik, bizi şakül ekseninden çıkarmaya çalışan negatif etkiler bize sirayet edemez. Bunlar benlik duygularımıza gem vurmamızı engellemeye çalışan olumsuz parazitler, gölgelerdir.
Şakül ekseninden sapmak itidal, metanet, adalet ve basiret erdemlerinden sapmak olarak özetlenebilir. Hikmete sahip olan asla ihtirasa kapılmaz, barışçıdır, adildir, kibirli değildir, tevazudan hoşlanır, mevki hırsına kapılmaz, tolerans sahibidir, sevilmeyi istemeden sever. İnsan gibi insan, neyin yanında neyin karşısında olduğu belli olmayan bir muallâk kişilik değildir.
Bireyin kendini tanımak yolculuğunda yatay ve dikey eksenlerin biri diğerini yoketmez, tersine tamamlar. Hedef eksenlerin her ikisi arasında dengeli bir sarmal yükseliştir. Bu da bu yolda ölçülü, toleranslı ve kararlı olmayı gerektirir. İnsanın insanın kurdu olduğu avam model benimsenmeyip; özgün ve özel bir yolda kitle ile birlikte değil, gerekirse onlara rağmen yürünür.
Gözler kalbin dilidir ve insanlar arasında da sevginin dili dışında hiç bir dil yoktur. İnsanın insanın kurdu olduğu saçmalıklar kişilerin bizzat kendilerince kurban edilmelidir. Şakül gibi doğru, erdemli, ahlaklı insanlara, “kahraman”lara toplumların her zaman ihtiyacı vardır… Gerçek İnsan, dünyayı daha yaşanabilir bir yer yapmak için tüm gücü ile toplum içerisinde çalışır esas işi de budur, gerisi lafu güzaftır…