San Francisco Gezi Rehberi -1
GENEL BİLGİLER
Amerika’nın batı sahili konusunda kör cahil olan bendeniz, nihayet burada bir şehir gezme şansına nail olduktan sonra, oturup burayı nasıl yazabilirim diye bir süre kafa patlattım ve deneyimlerimi birkaç parçaya bölüp sizlerle paylaşmaya karar verdim. Bu karar doğrultusunda ilk yazımın “makro” bir yaklaşımla San Francisco’yu kuşbakışı değerlendirmesi, sonrasında gelecek parçaların ise daha bölgesel bilgiler içeren “mikro” kurgularının olması mantıklı geliyordu. Bu şekilde okurları önce kentin atmosferine sokacak, ana hatlarıyla bir fikir verdikten sonra, ayrıntılarla seyahatnamemi destekleyecektim.
Öncelikle şunu bilin, San Franciso’ya Türkiye’den direkt uçuş bulunmuyor. THY ile uçacaksanız Los Angeles’e gidip oradan aktarma ile San Francisco’ya geçiyorsunuz. Los Angeles uçusu aşağı yukarı 13.5 saat sürüyor ve ekonomi uçuyorsanız, koltukların arasındaki mesafenin dar olduğunu ve bir yeriniz uyuşmadan uçmanızın hayli zor olduğunu bilmelisiniz. İşin ilginç yanı, Los Angeles’ten San Francisco’ya United Airlines ile gerçekleştirdiğim bir saatlik uçuşta, koltukların arasındaki mesafe çok daha rahattı. Bunu anlamak mümkün değildi sevgili okurlar.
San Francisco’da kalınabilecek Mission gibi pek çok bölge var, lakin ben şehir merkezinde bir otelde konakladım. Bunun temel sebebi her yere eşit uzaklıkta olmayı tercih etmemdi. Benim tavsiyem Union Square yakınlarında bir yerde kalın, buradan kentin tüm bölgelerine ulaşabilirsiniz. Önemli bir bilgi: San Francisco bizim standartlarımızda hayli küçük bir şehir. Kadıköy’den hallice olduğunu söyleyersem çok daha yanılmış olmam diye düşünüyorum. Buna bağlı olarak, eğer yürüyüşü seviyorsanız, şehrin her bölgesine ulaşabilirsiniz. Bir tek mesele var: “San Francisco Sokakları” dizisini seyredenlerin de çok iyi bildiği gibi, bu şehir bir yandan deniz kıyısında olsa da, arka tarafta tepeler üzerine kurulmuş bir coğrafyaya sahip. Yürüyerek bu tepelere çıkmak her babayiğidin harcı olmayabilir. Dolayısıyla bu yazıyı okuyup yola çıkar ve ardından kalp krizi geçirirseniz sorumluluğu almam kesinlikle.
San Francisco’nun “imzası” diyebileceğimiz ana özelliklerinin üzerinden geçelim şimdi:
Evsizler
Her köşebaşında, metroda, otobüste kendine kendine konuşan, dans eden, bağırıp çağıran, her renkten, cinsiyetten, milletten adam görebilirsiniz burada. Sayılarının 10-12 bin arasında olduğu tahmin edilen evsizler, uzun süredir kentin en önemli sorunu belki de. Her ne kadar bu kişilerin “homeless by choice”, yani “kader kurbanı” olmaktan ziyade bölgenin ılıman iklimine kapılarak buraya göç eden ve kendi istekleriyle evsiz kalan bir topluluk oldukları ima edilse de, ben buna pek katılamayacağım. Büyük çoğunluğunun akli dengesi hayli sallantıdaydı gördüklerimin. Doğru olan, iklimin dışarıda yatmaya bir hayli uygun ılımanlığı. Benden söylemesi, bu insanların tavrıları Türk delikanlısını ilk başta rahatsız edecektir, lakin hiç de zararlı değiller. Ona göre pozisyon alabilirsiniz.
Politik Atmosfer
“Amerika’nın en liberal kenti neresi?” diye sorulsa, “San Francisco” diye yanıtlamak hiç garip karşılanmayacaktır. Demokratların Cumhuriyetçilere karşı %84’e %16 gibi ezici bir üstünlüğe sahip olduğu bir yerden bahsediyoruz. Hayata bakışın özgürlükçü ve liberal olması kimseyi şaşıtmamalı burada. İnsanların rahatlığı Amerika’nın geri kalanına göre de farklılık gösteriyor bana kalırsa.
Hippiler
Altmışların sonundaki Çiçek Çocuk hareketinin ateşli merkezlerinden birisi olan San Francisco’da halen bu tarz yaşayan insanların varlıklarını sürdürdüğünü bilmek eminim sizi şaşırtacaktır. Dikkatinizi çekerim, “Hipster” falan demiyorum, bildiğiniz eski model hippilerden bahsediyorum. Özellikle Haight&Ashbury’ye giderseniz, bu hayat tarzının hüküm sürdüğü değişik manzaralarla karşılacağınızı garanti ederim.
Gay&Lezbiyen Kültürü
Burada yazdığım liberallik ve özgürlükçü ruh, eşcinsellere bakış açısından San Francisco’yu diğer şehirlere göre daha “rahat” kılmakta. Az önce belirtmiş olduğum hoşgörü, gay-lezbiyen kültürü açısından kenti vazgeçilmez bir merkez konumuna getiriyor.
“Ot” Meselesi
Bu şehirde esrar kullanımının, “medical marijuana” satılan dükkanlar dışında yasal olmamasına karşın, her köşe başında cigaralık saran bir zata rastlamak olası. Bunu rahat rahat, kimsenin müdahalesi olmadan otobüslerde bile yapıyorlar. Amsterdam’dan sonra ot kokan tek şehir bu belki dünyada. Çin Mahallesi’nin baharat kokuları, kentin üzerine çöken esrar bulutunun kesif kokusuna karışıyor. Gezerken bunu hissedebiliyorsunuz.
Yeme-İçme Kültürü
Neticede burası büyük bir şehir. Her türlü dünya mutfağına ait lokanta bulmak mümkün. 5300 civarında yemek yenebilecek mekan mevcut. Bunların içinde beni ilgilendiren daha çok deniz mahsülleri oldu. Başka bir yazının konusu olacak bu mekanlarda, Pasifik’ten taze taze önüme gelen istridyeleri, dev yengeçleri, ıstakozları mideye indirmek beni adeta kendimden geçirdi diyebilirim.
Turistik Noktalar
Tabii ki üzerinden geçmek için herkesin can attığı Golden Gate Köprüsü, Alcatraz Müzesi, Fishermans Wharf, Pier 39, Golde Gate Parkı, Çin Mahallesi, Haight&Asbury, Mission gibi yerleri teker teker anlatacağım sizlere. Şimdilik buralardan sadece ismen bahsederek, aşağı yukarı nasıl bir yöntem izleyeceğimin ipuçlarını vermeye çalıştım.
Ulaşım
San Francisco’nun en güzel ve medeni yanı, tıpkı Avrupa şehirleri gibi her yere toplu taşıma ile gitme imkanınız olması. Tek seferlik, günlük, haftalık bilet gibi pek çok alternatifi olan bir toplu taşıma sistemi var. Hem yer altından, hem de yer üstünden her noktaya ulaşabiliyorsunuz bunları kullanarak. Alternatifleriniz, belediyenin işlettiği San Francisco Municipal Railway (Muni), Cable Car (Turistik tramvaylar), otobüs-troleybüsler ve feribotlar.
Bana yaşaması, dolaşması, ulaşımı kolay, bir hayli medeni, insanların sahil boyunca çılgınca spor yaptığı, sofistike bir yeme içme atmosferine sahip, kültür seviyesinin nispeten yüksekte seyrettiği bir şehir gibi geldi.
Detayları sonraki yazılarda…