Savaşa Dair
İkinci dünya savaşının en kanlı günleri. Drina nehri kıyısındaki şirin kasaba Foça Hırvat çetelerinin yoğun ateşi altında. Halk şehirden kaçıyor. Nehir üzerindeki köprüden karşı kıyıdaki ormana ulaşan canını kurtaracak. Vasfiye Hanım yanında üç, kucağındaki bir çocuğuyla sokakta köprüye ulaşmaya çalışıyor. Üç kardeş el ele tutuşmuşlar annelerinin peşinden gidiyorlar. Asma köprüye yaklaştıklarında Vasfiye Hanım köprünün ters döndüğünü görüyor. İnsanlar köprüden nehire düşüyorlar. Kaçış imkanı olmayınca geriye dönüyor, bir akrabalarının bahçe içindeki evine sığınacaklar. Eve yaklaştıklarında Vasfiye Hanım yanağında bir acı hissediyor.
Elini yanağına götürüyor. Kan var. Diğer yanağı da kan içinde. Kucağındaki çocuğuna bakıyor. Onun da yüzü kana bulanmış. Ne olduğunu anlamıyor önce. Akrabalarının evine girip hemen bahçeye çöküyor. İki yanağında da delik var. Kurşun bir taraftan girip öbür taraftan çıkmış. Eline bir bez alıp kucağındaki çocuğunun yüzünü siliyor. Ama kan durmuyor. Hırvat çetecilerin kurşunları evladının boğazını parçalamış. Bayılıyor Vasfiye Hanım. Ayıldığında yanaklarında bir ağırlık var.
Ev sahibi olan akrabaları ve diğer üç çocuğu ağızlarında ekmek çiğneyip Vasfiye Hanımın yanaklarına yapıştırmışlar. İlaç ya da doktor yok ki. Kendine biraz gelince zorla ayağa kalkıyor Vasfiye Hanım. Akrabalarında bir kürek istiyor. Kimse gelmesin diyerek kucağındaki ölü bebekle bahçenin kıyısındaki fasulye sırıklarının olduğu yere gidiyor. Toprağı tek başına kazıp evladını gömüyor.
Daha önce büyük kızını ve kocasını da kurban vermişti savaşa. Biliyor insanın nasıl gömüleceğini. Vasfiye hanım ; Yüzünü göremediğim, sesini duyamadığım anneannem. 1965 yılında Bosna’da öldü. O üç çocuk; Annem, dayım ve teyzemdi.
Fasulye sırıkları altında yatan. Büyümeden o sonsuz uykuya dalan bebek.Küçük dayım Sabri.
Bebek dayımın adını vermişler bana…