Simone De Beauvoir
20.yüzyılın en önemli yazarı ve filozofu olan Sımone De Beauvoır 1908 yılında Paris’de doğmuştur. Babası hukukçu, annesi zengin bir ailenin kızı olan yazar, geleneksel bir ailede yetişmesine karşın, daha sonra seçtiği yaşam tarzı, koyu katolik olan annesinin, kendisine dayattığı düşüncelerin tam tersinde olmuştur. Yazar, matematik, dil bilimleri ve felsefe eğitimi gördüğü Sorbonne’nun en iyi öğrencilerinden biriyken, aynı okulda okuyan Jean Paul Sartre’la tanışması hayatının dönüm noktası olmuştur. Ayrılmaz bir ikili haline gelen Sımone ve Sartre’ın ilişkileri 1929 yılında başlar. Fakat bu ilişki oldukça farklıdır. İkili başka insanlarla da görüşmeye ve her konuda birbirlerine açık olmaya karar vererek, tarihteki en ilginç aşka imza atmayı başarırlar.
Hiç bir zaman evlenmemelerine ve birlikte bir yaşamları da olmamasına rağmen, tam tamına elli bir yıl süren bu aşk için yazar, “ Hayatımdaki tartışmasız en büyük başarı Sartre’la olan ilişkimdir “ diyecek kadar onu sevse de, farklı aşklar yaşamaktan çekinmemiştir. Bunlardan birisi de, 1949 yılında bir Amerika seyahatinde tanıştığı Nelson Agren’di. Fakat bu ilişki, De Beauvıor’un Sartre’dan ayrılamaması üzerine sona ermiş, Sımone Amerikalı aşkı tarafından terk edilmiştir. Sartre ve De Beauvoır modern dünyanın en çok konuştuğu ilişkileriyle, bir anlamda da cinsel devrimin öncülüğünü yapmışlardır.
Sımone De Beauvoır üniversiteden sonra bir süre öğretmenlik yapmış daha sonra hayatını tamamen yazmaya adamıştır. İlk eseri 1943 yılında kaleme aldığı L’invitee ( Konuk )’da bir aşk üçgenini konu almış, biseksüel olan roman kahramanlarından birisine annesinin adını vererek, bir anlamda annesinin ona karşı olan katı tutumunu protesto etmiştir.
Yazarın en önemli eserlerinden birisi olan İkinci Cins ( Le Deuxieme Sexe ) adlı kitabında kadınların gördüğü baskılardan bahsederek, feminizmin ilk ayak seslerini ian etmiştir dünyaya Freud’un etkilerinin belirgin olduğu kitap, “Kadın doğulmaz kadın olunur” ana temasıyla, feminizmin öncü kitabı haline gelmiştir.
Sımone De Beauvoır sadece bir yazar değil aynı zamanda gazetecidir de. İkinci dünya savaşından sonra Modern Zamanlar isimli politik gazetede editörlük yapmıştır. Kadın hareketinin öncüsü, aktivist, Cezayirin bağımsızlığı için mücadele veren bir aydındır.
1952’de Amerikalı fotoğrafçı Art Shay tarafından çekilen çıplak fotoğrafı Le Nouvel Observateur dergisi tarafından yayınlanıp olay olmuştur. Hayatının aşkı Jean Paul Sartre’ın ölümünden sonra, ona ithaf ettiği son eseri Adieux ( Sartre’a Veda )yı yazmış, 1986 yılında hayata veda ettiğinde, sevgilisinin yanına, Montparnaste mezarlığına gömülmüştür.
ESERELERİ
Konuk Kız, (1943)
Pyrrhus ve Cineas, (1944)
Başkalarının Kanı, (1945)
Kim Ölecek?, (1945)
Her Erkek Ölümlüdür, (1946)
Belirsizlik Ahlakı Üzerine, (1947)
İkinci Cins, (1949)
Gün gün Amerika, (1954)
Mandarinler, (1954)
Sade’ı Yakmalı mı?, (1955)
Uzun Yürüyüş, (1957)
Bir Genç Kızın Anıları, (1958)
Yaşlılık, (1960)
Sessiz Bir Ölüm, (1964)
Les Belles Images, (1966)
The Woman Destroyed, (1967)
Yaşlılık, (1970)
Hesap Tamam, (1972)
When Things of the Spirit Come First,(1979)
Veda Töreni, (1981)
Sartre’a Mektuplar, (1990)
Aşk Mektupları (Nelson Algren’e), (1998)