Skandalların Kadını: Colette
Sidonie Gabrielle Colette 1873 yılında güney Fransada bir taşra kasabasında doğduğunda, hiç kimse onun gün gelip sıradışı bir yazar olacağını düşünemezdi. Gelgelelim hayat mucizelerle doluydu.
Martinik’li siyahi bir dedesi olduğu söylenen Colette’in babası bir asker, annesi ise ileri görüşlü, farklı bir kadındı. Bu sebeple küçük kız taşranın muhafazakar ortamından çok da etkilenmeden büyüme fırsatına kavuştu. Annesinin hoşgörülü yetiştirme tarzı küçük kızın hayata bakışını fazlasıyla etkilemiştir.
İlk evliliğini genç yaşta yazar ve müzik eleştirmeni Henri Gauthier Villars’la yapmış, Paris’e yerleştikten sonra eşinin adıyla Claudıne isminde bir roman serisi yazarak, 1900 _1905 yılları arasında büyük başarı kazanmıştır. Başarı gücü de getirir beraberinde. O güce kavuşan genç kadın, dejenere bir yaşamı olan ve kendisini odaya kilitleyerek yazmaya zorlayadığı söylenen kocasından boşandı. Altı yıl boyunca şarkıcılık yaptı Colette’in aklında neler vardı o dönemlerde bilinmez. Neler yaşadı, başından neler geçti! Belki de ileriki yıllarda yazacakları için hayatı biriktiriyordu.
Romanlara, filmlere konu olan ünlü gece kulübü Moulıne Rouge’da yaptığı bir show sırasında göğsü açlıınca, skandallar kraliçesi oluverdi bir anda. Kimbilir, bilerek mi yapmıştı bunu, yoksa sadece bir kaza mıydı!
Madam Mıssy adıyla tanınan 3. Napolyon’un yeğeni Marguıse de Belboeut, Colette’in hem hamisi hem de sevgilisiydi. Madam Mıssy’nin intiharının ardından, Colette bir çok tanınmış kadın ve erkekle ilişkiler yaşamış, daha sonra editör Henri De Jouverel ile evlenerek, büyüydüğünde annesini kendisiyle ilgilenmemesi sebebiyle suçlayacak olan bir kız çocuğu dünyaya getirmiştir. Anneliğin de yaşam tarzını değiştirmeye yetmediği yazar bu kez de üvey oğluyla ilişki yaşadığı dedikodusuna maruz kalmıştır.
1920’lerde büyük bir üne kavuşan Colette, 20. yüzyılın başlarında en beğenilen edebiyatçılardan biriydi. O yıllarda oldukça moda olan erkeksi kadın imajının yerine kadınlığını ön plana çıkaran tavırlarıyla Colette farklı bir tarza imza atmıştır. Romanlarına konu olarak kadın cinselliğini seçmiş ve bu seçimi ilgiyle karşılanmıiştır.
1930 yılında Belçika ve Concourt akademilerineüye olması onun için çok önemli bir adımdı. Çünkü bundan böyle Concourt’a kabul edilen ilk kadın yazar adıyla da anılacaktı.
1935 de musevi iş adamı Maurıce Goudelet’ le üçüncü evliliğini yapan Colete 1. Dünya savaşında Opere de Paris’ de balerin oalarak çalışır.
1944 yılında yetmiş iki yaşındayken yazdığı Gigi adlı romanı çok büyük ün kazanarak hem filme çekilmiş hem de müzikali yapılmıştır. 1953 yılında onur madalyası aldıktan bir yıl sonra öldüğünde kilise dini tören yapmayı reddedince, büyük bir devlet töreniyle toprağa verilmiştir.
Başlıca eserleri:
l’Entrave (Köstek) 1913, Cicim (Cheri) 1920, la Maison de Claudine (Claudine’in Evi) 1922, LaFin de Cheri (Cicim’in Sonu) 1926, La Seconde (İkinci Kadın) 1929, Sido (1930), Dişi Kedi (la Chatte) 1933, Duo (1934). Üçüncü evliliğini bu yıllarda yaptı (1935). Belçika Fransız Dil ve Edebiyatı Akademisi’ne seçildi, anılarının bir bölümünü dile getirdi: Mes Apprentissages (Çıraklıklarım), 1936. Tiyatro eleştirileri (la Jumelle Noire, Kara Dürbün) ve öyküleri kitaplaştı: Bellavista (1937); ama kalemi kendine özgü romanlarda daha aranır bir değer olmayı sürdürdü: Journal a Retours (Tersine Günlük) 1940, Le Kepi (Asker Şapkası) 1943, Trois-Six-Neuf(Üç, Altı, Dokuz) 1944, La Fanal Bleu (Mavi Fener) 1949, 1945’te seçildiği Goncourt Akademisi üyeliğini yürüttü, romanlarının birçoğunun sahneye uyarlanmasıyla sinemaya aktarılmasında işbirliği yaptı, ölümünden sonra yayımlanan anı dizisini tamamladı: Lettres de la Vagabonde (Avare Kadının Mektupları) 1961, Lettres aux Petit Corsaire (Küçük Korsana Mektuplar) 1963.