Son Nota
İki kardeş hem mızrakla hem zıpkınla avlanabilen köyün en iyi avcılarıydı ve o gün av sırası onlarda olduğu için en keskin zıpkınlarını seçtikten sonra kulübelerinden çıktılar.
Ormana doğru giderken diğer erkekleri gördüler, hepsi daire şeklinde oturmuş kendi aralarında konuşarak sepet örüyorlardı.
Diğerleri bugün av sırası onlarda olduğu için çok mutluydular ve onlar için en büyük balığı yakalayıp getirmelerini istediler, sonra güldüler; aslında onların avlanabilecek en büyük balığı getireceklerini biliyorlardı ama yine de onları kızdırmak çok hoşlarına gidiyordu.
Hep avlandıkları sahile doğru giderken, Tanao birden yolun ortasında durup kardeşine “Neden doğu tarafına gitmiyoruz?” diye sordu.
“Ama oraya hiç gitmedik, kötü ruhları kızdırmayalım” dedi küçük kardeş, ama o da meraklanmıştı.
Birbirlerine baktılar, gözlerinden kıvılcımlar çıkıyordu ikisinin de ve böylece, sadece bakışarak doğu yakasına gitmeye karar verdiler.
Ormanın içinden, küçük adımlarla kötü ruhları kızdırmaktan korktuklarından hiç konuşmadan yürüdüler.
Bir süre sonra orman birden bitti ve doğu sahilinin kumsalı gözlerinin önüne serildi.
Kumsalın başında gördüklerine inanamadılar önce, daha önce hiç görmedikleri bir şeyler yüzüyordu sahilde.
Tanao en büyük ve kanatlarını açmış olana doğru yüzerek, onun suyun üzerindeki siyah beyaz göğsüne dokunmak istedi.
Dokunduğunda çıkan ses onu geri sıçrattı suyun içinde, duyduğu hiçbir sese benzemiyordu bu.
Gemi batıp da kıyıya vurmadan önce piyanonun son çaldığı notayı serbest bırakmıştı bilmeden.
O nota bir uçurtma gibi kuyruğunu kıvırarak uzaklaştı gökyüzüne doğru, batan gemide ölenlerin ruhlarıyla beraber…