Son Okuduklarım – 9
*ARİSTOTELES ” Nikomakhos’a Etik ” ( 235 sayfa )*
İnsan için iyiyi sorguladığı ve oğullarından biri olan Nikomakhos’a ithafen yazdığı bir kitap.
Aristoteles’in eleştirisini yapacak kulvarda değilim Ama şunu belirtmeden de geçemeyeceğim.
Döneminin ciddi düşünürlerinden ve yazdığı o dönemde bayağı ileri ve derli toplu düşünce ağı. Ama ben de okuya okuya biraz beynimi geliştirdim. . Açılan soru baloncukları çok güzel ama ondan kaç yıl ilerdeyim ve bir sürü düşünürü okumaya çalışıyorum, yani ondan daha şanslıyım.
Böyle baktığımda şimdiyi düşünerek okuduğumda bazı yerleri çok basit geldi.
Kitaptan alıntılar,
– Bir şeyin yapılması ya da yapılmaması aslında bize bağlıdır, yani istersek yaparız istemezsek yapmayız. Bu durumda iyi bir şeyi yapmak ya da kötü bir şeyi yapmamak bize kalmış. Aynı şekilde iyi şeyi yapmamak ya da kötü şeyi yapmak da bizim bileceğimiz şey. Peki iyi ya da kötü şeyleri yapmak bize kalmışsa ve bunları yapmak iyi ya da kötü olmaksa iyi ve kötü olmak da elimizdedir diyebiliriz.
– Eğer her bilgi ve tercih iyiyi hedefliyorsa, söylediklerimizin sonucunda ulaşılacak olan en iyi nedir? Hemen herkes buna mutluluk dediğinden adlandırma konusunda bir sorunumuz yok. Hem bilgili insanlar hem de sıradan insanlar ona aynı ismi veriyorlar ve herkes iyi yaşamak ve mutluluk ifadelerinin aynı şeyi kastettiği konusunda hem- fikir. Fakat mutluluk nedir?
– Bilim genel ve zorunlu olanlarla ilgili bir şeyse ve bir şey ispatlanabilir olduğu zaman onun ilkeleri varsa bilimin ilkeleri arasında sanat ya da aklı başında olmak yoktur.
*ANTON ÇEHOV ” Çukurda ” ( 51 sayfa )*
Yoksul köylüler, dükkan sahipleri,,fabrika sahipleri ve açılan derin uçurum. Rus toplumunda 20. yy başında ortaya çıkan sosyolojik durumları anlatan Rus romanlarından birisi.
Kitabın ilk sayfalarında şöyle bir yer var ,
” Hava aydınlanınca binek arabası sundurmaya yanaştırılır ve ihtiyar koca kasketini kulaklarına kadar çekerek havalı bir hareketle arabaya oturur, öyle ki bu halini gören hiç kimse 56 yaşını çoktan devirdiğine inanamaz.”
56 yaş ve ihtiyar kelimesini okuyunca seneye ihtiyar olacağımı aklıma getirdim. Sonra da insan hisettiği yaştadır sözüyle tekrar hayata döndüm.
Kitaptan alıntılar,
– Tanrı belki de vardır, ama inanç yok, -dedi.- Kilise- de beni evlendirdiğiniz sırada kendimde değildim. Misal, tavuğun altından yumurtasını alırsın, ama bir bakmışsın, içinde civciv ötüyor, işte benim de içimde vicdan tıpkı öyle ötmeye başladı ve tören boyu düşündüm: Tanrı var! Ama ne zaman ki kiliseden çıktım, hepsi gitmiş. Tanrı var mi, yok mu, ne bileyim ben? Sabiliğimizden beri bunu öğretmediler bize, bebek daha anasını emerken tek bir şey öğretirler: Herkes nasibini yaşar.
– Nahiye müdürü de inanmıyor Tanrı’ya, -diye devam etti.- Katip de, diyakoz da. Eğer kiliseye gidip oruç tutuyorlarsa bu sırf insanlar haklarında kötü konuşmasın ve bir de, olur ya, mahşer günü diye bir şey varsa diyedir. Şimdi diyorlar ki, dünyanın sonu geldi, çünkü ahali gevşedi, ana babaları sayan kalmadı vesaire. Zırvalık. Bana sorarsan, anacığım, tüm dert odur ki, insanlarda vicdan pek az.
*JOHN R.SHOOK “Pragmatizm / Peırce,James,Dewey ” ( 183 sayfa )*
Öncelikle zor ama çok faydalı bir okuma oldu. Tavsiye ederim. Hem kitaptaki üç düşünürü,hem de pragmatizmi anlama yolunda iyi bir başlangıç kitabı.
” Pragmatistler, felsefenin birçok alanına katkıda bulunmuşlarsa da, pragmatizm öncelikle doğruluk teorisiyle tartışmalara ve devrimlere sebep olmuştur. Dolayısıyla pragmatizmin doğruluk ve bilgiyi anlama girişimi, kitaptaki temel tartışma konularından olacaktır.
Yine bu kitap, pragmatizmin niçin rasyonalizm, mistisizm, görecelik ve şüphecilikten farklı bir seçenek önerdiğini ayrıntılı olarak açıklayacaktır. Kitabın diğer bir amacı ise pragmatizmin uygulanmasının, demokratik toplumların ahlaki ikilem ve sosyal problemlerinin çözümünde oynayacağı role ilişkin olacaktır.”
Şeklinde arka kapağında yazıyor. Gerçekten okumaya başlayınca bir sürü not aldım. İlk defa duyduğum akımları öğrenmeye başladım.
Kitaptan alıntıları ne kadar kısa tutsam da uzun oldu ama değer.
Öncelikle giriş kısmından sonra da bölüm bölüm düşünürlerden alıntı yazdım.
Peırce’yi ilk defa okuyor ve öğreniyorum. Çok notum oldu. Dewey’in özellikle sosyal bilinç, sosyal zeka,adalet, demokrasi,ceza ve eğitim üzerine düşünceleri çok çok ilgimi çekti.
Kitaptan alıntılar,
– Amerikan pragmatistlerinin her biri, kendi akademik eğilimleri ışığında akli araştırmanın mahiyetini keşfetmişlerdir. Charles S. Peirce (1839-1914) mantık, semiyotik ve metafiziğin öncüsüydü, dolayısıyla doğa biliminin oldukça orijinal bir felsefesini formüle etmiştir. William James (1842-1910) psikolojik fenomenin en geniş çeşitlerini araştıran deneysel psikolojinin öncülerinden biriydi. John Dewey (1859-1952) sosyal psikolojinin öncülerindendi ve demokratik bir toplumun gelişimine felsefenin nasıl bir katkıda bulunabileceğini araştırdı. Bu üç düşünür, empirizmin temel bir görüşü olarak insan aklının asli olarak öğrenmeyi deneyimden elde ettiği konusunda mutabıkken, tek başına bu mutabakat, onların tek bir felsefi akımda buluşmalarını sağlayamadı. Bununla beraber onlar şu hususlarda hem fikirdirler:
– Pek çok felsefe gibi pragmatizm de doğruluk ve öğrenmeyi, bilgi anlayışı vasıtasıyla (basit bir bağlantı kullanarak) birleştirmeye çalışır. Eğer bilinebilen her şey öncelikli olarak öğrenilmeli ve bilginin amacı doğruluk ise o hâlde öğrenme yöntemi de doğruluğa yönelmelidir. Fakat bu basit ilke öğrenmeye dair üç yaklaşımı ortaya çıkarır:
(1) Doğruluğun mahiyetine dair daha iyi bir anlayışa sahip miyiz? Eğer sahipsek, bilginin nasıl mümkün olduğunu anlamak için ‘doğruluk’ ile öğrenme metodolojimizi birlikte düzenlemeliyiz.
(2) Buna karşılık, gerçekten nasıl öğreneceğimize dair daha iyi bir anlayışa sahip miyiz? Eğer böyleyse, öğrenme ile bilinen şey doğruluk olduğu için, doğruluk anlayışımız buna göre yapılandırılmalıdır.
(3) Son olarak, doğru olan ile öğrenilebilir olanı karşılaştırabilmek için hem ‘doğruluğu’ hem de ‘öğrenmeyi’ yeterli şekilde anladığımızı farz edebiliriz. Doğruluk ile bilinen şeyi karşılaştırmadaki kabiliyetimiz, bilginin imkânının mümkün olup olmadığı sorusunu akla getirir.
– Pragmatizm, aktüel insan öğrenmesi ve bilgisinden bağımsız herhangi bir doğruluk anlayışını reddederek şüphecilik ve rasyonalizmden uzak durur. Pragmatizme göre doğru, sadece bilinendir ve bu yüzden nihai doğru, nihai olarak bilinebilir olandır. Pragmatizm, aşkın bir gerçeklik yararsız ve anlamsız gördüğü için metafizikçi realizmi reddeder. Pragmatizm, “Gerçeklik bilinen veya bilinebilir objeler ile tüketilebilir.” iddiasını olumsuzlayarak, rasyonalist metafizikçi realizmi, mutlak idealizmi, bilimsel materyalizmi reddeder. Deneyimde görülen gerçeklik, bilinebilir olandan daha fazlasını ihtiva eder. Sonuç olarak pragmatizm, naturalist duruşu benimseyerek idealizmi reddeder.
Peırce bölümünden alıntılar,
– Peirce’ün empirist felsefesinin dört temel prensibi şunlardır. Bu prensipler, 1878 yılında yayınlanan “Some Consequen- ces of Four Incapaticies Claimed For Man” adlı makalesinde bulunur:
i. İçe bakış kuvvetine sahip değiliz, ama iç dünyanın tüm bilgisi haricî olgulara dair bilgimizden hipotetik akıl yürütme ile çıkarılır.
ii. Sezgi kuvvetine sahip değiliz, ancak her biliş (cognition) mantiki olarak daha önceki bilişler vasıtasıyla belirlenir.
iii. Göstergeler olmazsa düşünmeye sahip olamayız.
iv. Mutlak olarak bilinemeyen hakkında bir fikre sahip değiliz.
– Peirce, “How to Make Our Ideas Clear” (1878) adlı oldukça önemli makalesinde, inanç ve düşünme teorisini açıklar. Düşünmenin amacı, yeni alışkanlıkları tesis etmektir. Eğer insanoğlu alışkanlıklarını değiştirmeye ihtiyaç duymasaydı, düşünme hiçbir zaman gerçekleşemezdi. Hayatın aşağı formları düşünme yeteneğine sahip değildir, çünkü onların basit sinir sistemleri, çevresindeki olaylara otomatik alışkanlıklarla içgüdüsel olarak tepki verir. İnsanoğlu temel alışkanlıklarla doğarken, aynı zamanda doğuştan bu alışkanlıkları değiştirme yeteneğine de sahiptir. Bebekler bile düşünür, çünkü ihtiyaçlarını elde etmek için davranış şekillerini değiştirebilirler. Düşünmenin sonucu, daima bir alışkanlığın değiştirilmesidir.
– Üç çeşit temel argüman vardır ve tüm mantiki muhakeme, bu çeşitlerin bir araya getirilmesinden oluşur: tümdengelim, tümevarım ve çıkarım (abduction).
Peirce’ün tümdengelimci mantık anlayışı, klasik Aristotelesçi tümdengelimci mantık anlayışından çok farklı değildir. Peirce’ün tümevarim teorisi veya olasılıklar araştırması oldukça inceliklidir. Peirce, örnekleme ve olasılık mantığına dair birçok ilginç çalışma üretti. Bununla beraber Peirce’ün çıkarım teorisi, mantığa ve bilim felsefesine yaptığı en orijinal ve en önemli katkıdır. Mevcut bilim felsefesinde çıkarım, ‘en iyi açıklamanın neticesi’ olarak da adlandırılır. Çıkarım, hipotez sürecidir ve bu yüzden gözlemlenen olaylarda farz edilen mümkün açıklamaların yegâne yöntemidir. Tümdengelim, bir argümanda sonucunun öncüllerde bilindiği bir açıklama yöntemidir. Bununla birlikte tümdengelim, yeni bilgi üretmez. Tümevarım da bir açıklama yöntemidir, çünkü bu yöntem gözlemlenen kalıpları ve olaylar arasındaki bağlantıları tasvir eder ve bu kalıp ve bağlantıların gelecekte devam edip etmeyeceğini tahmin eder. Çıkarım, yeni bilginin kazanıldığı fakat bu bilginin doğruluğunun kesin olmadığı diğer bir açıklama yöntemidir. Tümdengelimin aksine çıkarım da öncüllerin doğruluğu sonucun doğruluğun garanti etmez. Bununla beraber çıkarım yöntemi, gözlenme- yen şeyler ve gözlenen şeylerin nedeni olan süreci öğrenmenin yegâne aletidir. Peirce, bir bilimsel realistti ve ona göre bilimin gözlemlenemeyen şeyleri tahmin etme yeteneği sadece çıkarım mantığına dayanıyordu.
– Bilim şansla uyumlu mudur? Peirce, şansın gerçek olduğunu ve dolayısıyla şansın bilimin tasvir ettiği herhangi bir varlık kadar gerçek olduğunu iddia eder. Bilimsel yöntemin gündelik uygulaması şansın mevcut olduğunu gösterir, zira bir yanda ‘kesin ve evrensel’ doğa yasalarını tercih eden başıboş apriori önyargılar mevcut iken, diğer yanda da deneysel düşünceler doğadaki düzenlilik unsuru’na işaret eder. Ayrıca şans kendi açısından bilimsel bir hipotez olarak degere sahiptir.
William James bölümünden alıntılar,
– Fizikçiler, ışık ve elektriğin bir yerden bir yere gitmek için zamana ihtiyaç duyduğunu keşfettiler. Elektrik, bakır gibi metallerde akıp gittiğinde çok hızlıdır. Oysa elektrik, canlı sinir hücrelerinde daha yavaş hareket eder. Parmağınız ile beyniniz arasındaki bağlantının oluşması için yarım saniye gibi uzun bir zamana ihtiyaç vardır. Bununla beraber, sinir hücrelerinin elektrik sinyallerini aktarmak için zamana ihtiyaç duyduğu keşfi, tüm düşünmenin zamana ihtiyaç duymasına işaret eder. Beyin, sinir hücrelerinden meydana geldiği ve düşünce de elektrik sinyalleri vasıtasıyla iletişim kuran sinir hücreleri sayesinde oluştuğu için, tüm düşünme zaman alan bir süreçtir. James, bu keşiften çok etkilendi. Ve o, sürenin tüm zihinsel süreçler, deneyimler ve düşünceler için asli olduğuna inandı.
– James, yazılarının çoğunda özgür iradenin mevcut olduğunu ileri sürdü. 1884’te yazdığı ilk yazılarından biri olan “The Dilemma of Determinism” de James, insanlar gerçekten özgür iradeye sahip değilse, ahlakın mevcut olamayacağını söyler. Ahlak, insanlar şahsi olarak davranışlarından sorumlu olduğunda mevcut olur. Eğer insanlar gerçekten özgür iradeye sahip değilse, ne yapacaklarına hür olarak karar veremezler. Eğer bir insan ne yapacağını özgür olarak karar veremiyorsa, o şahıs yaptıklarından sorumlu olamaz. Ayrıca ahlak, insanların bazen yaptıkları yanlışlardan pişmanlık duymalarından dolayı mevcuttur. Fakat bir şahıs, yapmaktan kendisini alıkoyamadığı herhangi bir şeyden dolayı pişmanlık duymaz. Eğer hiç kimse özgür iradeye sahip değilse, hiç kimse yaptığı şeyi engelleyemez. Eğer özgür irade mevcut değilse, hiç kimse yaptıklarından pişmanlık duymaz ve bu yüzden ahlak mevcut olamaz.
– James, kişinin şahsi bilinç ırmağı olan zihninin, canlı ve büyüyen bir şey olduğuna inanır. Bilinç ne fiziksel sinir sistemiyle özdeş ne de sinir sisteminin sebep olduğu bir şeydir. James’in materyalizm, epifenomenalizm ve düalizmi reddi, onu panpsişizm adı verilen alternatif bir diğer metafizik görüşe yöneltti. Panpsişizm, gerçek olan her şeyin kendi bilinç hayatına sahip olduğunu iddia eden bir teoridir. Panpsişizm, şahsi idealizm gibi bir felsefe değildir.
John Dewey bölümünden alıntılar
– Dewey’e göre, bilimsel sosyal zekânın bir toplumda mevcut olabilmesi için o toplumda iki özelliğin olması gerekir: (i) Toplum sosyal çatışmalara duyarlı olmalıdır ve (ii) toplum, sosyal çatışmaları çözme yollarında kamusal araştırmalara izin vermelidir. Dewey’e göre demokrasi, her iki özelliğe sahip olan bir hayat tarzıdır. Eğer toplumun geniş kesimlerinin sorunsal deneyimlerine yeteri derecede duyarlı olunmazsa demokrasinin tesisi edilmesi imkânsızdır ve eğer mümkün çatışmaları çözmeye yönelik kamusal araştırmalar engelliyorsa demokrasinin tesisi edilmesi yine imkânsızdır. Otoriter ve totaliter toplumlar ya otorite yöntemine ya da apriori yöntemine dayandıkları için her iki özelliğe de sahip değildirler. Sadece demokrasi, sosyal problemleri deneyimleyen insanların mümkün çözümler araştırmasına katılmasını ve önerilen çözümlerin deneyimde başarılı olup olmayacağı hususunda karar vermelerini ister. Sosyal zekâ, ancak demokrasi içinde mümkündür. Bu durumda demokraside hiçbir sosyal değer sabit ve nihai değil, aksine geçici ve hatalı (fallible) olabileceği görülür.
– Demokratik ilkelere uymada başarısız olan toplumun herhangi bir parçası veya kurumu, eğitimin önünde bir engeldir ve dolayısıyla gerçek demokrasinin önünde de bir engeldir:
– Demokrasi idesi, bir ülkede en iyi şekilde uygulanmasından daha geniş ve daha tam bir idedir. Bunu gerçekleştirmek için demokrasi idesi, insan kurumlarının tüm türlerini -aile, okul, endüstri, din gibi- etkilemelidir. Politik düzenlemeler düşünüldüğünde bile, hükümet kurumları, etkili eylemin fikir kanallarını emniyet altına almada bir mekanizmadır
– Bilimsel bilginin uygun objesi, insan deneyiminde teknolojik olarak yaratılan doğal objedir. Bu tanım, üç unsuru içerir:
i. Bilimsel bilginin objesi deneyimlenebilir. Bu, pragmatizmin empirizminin bir ifadesidir.
ii. Bilimsel bilgi, doğal objelere yönelir. Bu, pragmatizmin natüralizminin bir ifadesidir.
iii. Bilimsel bilginin objesi teknolojik olarak üretilir. Bu, pragmatizmin üreticiliğinin bir ifadesidir.
Bu tanım, bilimsel bilginin objesinin ideal değil, gerçek olduğunu ileri sürer. Bu yüzden pragmatist, bilimsel bilginin objesi hususunda bir realisttir ve dolayısıyla bilimsel realist olarak nitelendirilmelidir.
Dewey’in bakış açısına göre pragmatizmin unsurlarından herhangi biri reddedilirse, realizm zayi olur.
Okumak sağlıklıdır