felsefe taşı

Sonsuzluğa Not!

Sonsuzluğa Not!
Şubat 28
09:24 2023

“Saçlarım tutuştu önce,
Gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
Külüm havaya savruldu…”
Nazım Hikmet

Dünyanın ruhu ölüyordu!
İyiden yana bir tercih yapma, doğrudan yana olma, erdemli davranma, sevgiyi kalbindeki mabedinde tahtına oturtma için bir kıvılcımdı her hikâye…

Neşesi çalınmış bir yerdi bu dünya artık… Biz, insanoğlu, mavi hayaller ile kırmızı gerçeklik arasına sıkışmış; “Bir” ve “Bütün”ü morda yani dengede görememiş, kendini tanıyamamışlar olarak sonsuz bir döngüdeydik! Yaşamlarımızın kontrolü bizim ellerimizden çoktan kayıp gitmişti…
Denildiği gibi: “Öküzün dünyası sürdüğü tarla kadardı…”

Zaman, ölümün bekçisi idi ve bizler zamanın, mekânın girdabına kapıldığı dipsiz bir kuyudaydık… Her çılgın dönüşte bir hayal yaşayıp, peşinden bu kâbustan çıkmayı arzulayıp; çevreden merkeze ve merkezden çevreye savrulan benliği, bizliği, O’luğu zamansızlıktaki bu yolda kimsesizleşmiş, unutmuş, unutturulmuş “var olma”nın kırıntılarını anımsamaya çalışanlardık!

Düştükçe düştük, kişiliğimiz, ahlakımız, bizi biz yapan ne varsa değersizleştirdik. Maddenin tüm ihtiraslarına yol verip, parçası olup kendimizi de değersizleştirdik. Etiket, makam, paye, güç, para peşinde koşan insanoğlu, kendi içini doldurabileceği o yüceliği görmek istemeyip; dışarının karanlığı ile doldurdu benliğini. Işığın gireceği yere hırs ve ihtiraslarla, “daha fazlası” özlemi ile “yok oluşu” koydu…

Oysaki çıkılan hiçbir yer dışarısı değildi. Elleri göğe kaldırırken yukarısının ve aşağısının birliği ve bütünlüğünü unuttu. Geçmiş ve gelecek şimdiyi etkiliyordu… Tüm toplumlarda, din ve milliyetçilik soslu otoriter popülizm, yaşanmayan değerleri yaşıyormuş gibi yaparak onların içini boşaltıp adeta birer bayrak yaparak sadece tezgaha koyup satışını yaptı…
Oysaki bireye ait tüm değerler onun kutsalıydı. Bayrak ve inanç da kutsaldı; ahlaksızlıklar, yolsuzluklar, yalancılıklar bunlar ile örtülemezdi!

Dünyanın gittiği yol, yol olmaktan çıkmaktaydı. Yokuş aşağı hızla inip çamurun daha derinlerine saplanış, karanlığı daha da ceberutlaştırdı. Umut ise en derinlerden içine bakan insanın yüreğinde cılız cılız parlamaktaydı. Umudu yitirmek her şeyi yitirmekti…

İşte onu güçlendirecek, iyinin yanında olacak, erdemleri bünyesinde yaşatan “kahramalar” eliyle bu ışık bir ümit tekrar güçlü bir ışık olup kaynağından doğacaktı. Zaten her keder er ya da geç, mutlaka ama mutlaka bir gün kurtuluş ile sonlanmaz mıydı?

Atatürk’ün de dediği gibi: “Her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz…”
İnsanoğlu için dilenen bu idi artık çok geç olmadan mümkünse hemen şimdi…

Dendiği gibi: “Yanmayı göze alamayan, İbrahim olamazdı…”

576 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Umut!Umut! “Saçlarım tutuştu önce, Gözlerim yandı kavruldu. Bir avuç kül oluverdim, Külüm havaya savruldu…” Nazım Hikmet Dünyanın ruhu ölüyordu! İyiden yana bir tercih yapma, doğrudan yana […]
  • Tanrı olmasaydı O’nu icat etmek gerekirdiTanrı olmasaydı O’nu icat etmek gerekirdi "Tanrı olmasaydı biz o'nu icat etmek zorunda kalacaktık, ama bütün tabiat O'nun var olduğunu bize haykırmaktadır" şeklinde ifade etmiştir bize Tanrı anlayışını Voltaire. Ve keza: "Tanrı […]
  • Akıl mı, Nakil mi?Akıl mı, Nakil mi? “Bundan M. S. 1000’li yıllar! İslam Skolâstik düşünürlerinden İbn-i Rüşt ile İmam Gazzali arasında, “İslam’ın nasıl anlaşılması” konusundaki bir polemik yaşanır! Türkçesi kalem […]
  • Internite, Mobilite, SosyaliteInternite, Mobilite, Sosyalite Devrimden sonra Fransa Bayrağı’nın renkleriyle özdeşleştirilen özgürlük-eşitlik-kardeşlik mottolarının dijital kültürdeki muadilleri ne olabilir? 1789 devriminin üç imgesi, üç mottosu […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Kasım 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  

Arşivler