Sophia’nın Dijital Oyunu
Yoksa insan ölmenin ne demek olduğunu bilmezken bir robot gibi cennet hayatı yaşıyordu da bu idrak düzeyine ulaşınca mı insan oldu; hırçınlaşmaya başladı?
Robotlu filmlerin sübliminal mesajı aynıdır: Robota geçiş süreciyle ilgilenmez. O süreç tamamlanmış ve robot toplumda yerini almıştır. Olaylar böyle bir mekan ve zamanda yaşanır. Belli ki o geçişin faturasını gelecek on-on beş seneyi yaşayıp görecek olanlar ödeyecek; hayatlarının geri kalanında.
Bir tür yastır aslında bu! Çok sevdiğimiz bir yakınımız öldüğünde aslında kabul ettiğimiz şey onun öldüğü değil de “geçici” yokluğudur. Bir gün çıkıp gelecekmiş gibi bekleriz. Geçicilik doğrudur belki ama kavuşma gidenin gelmesiyle değil, bekleyenin gitmesiyle olacaktır. Biliriz.
Öyle bir bekleyiş ve umuttur “dijital göçmen” kuşaklara özgü: “Bir gün tüm bu makine, bilgisayar, internet, elektronik, dijital denen şey icat edildiği gibi yok olacak. Dünya yine eskiye dönecek!”. “Sessiz Kuşak” (1922-1945 doğumlular) bu bekleyişle sahneden çekildi, çekiliyor. Makineler ise yerli yerinde. Sıra teker teker kalan diğer iki dijital göçmen kuşağa geliyor. Büyük bir olasılıkla 1980 (Türkiye için 1990) doğumlu son dijital göçmen de gittiğinde bilgisayarlar, dijital ağlar var olmaya devam edecek. Robot nüfusu belki de insan nüfusunu geçmiş olacak.
Star Wars filmi izlerken, ilginçtir, kimse şaşırmıyor da bugünün ilkel robotlarının (Asimo veya Sophia) basit maharetlerini gördüğünde gözlerine inanamıyor. Filmlerde robotlar örneğin mükemmel birer asker olarak savaşıyor, evrendeki tüm dilleri anlıyor, her türlü veriye ulaşabiliyor. Eyvallah! Bizim Asimo veya Sophia merhaba dedi, göz kırptı. Aman allah! Denilebilir ki birisi kurgu diğeri bilim-gerçek. O zaman şu soruyu sormak lazım. Hangi bilim-kurgu eserde (roman, film vb) bahsedilen teknoloji icat edilmedi? O hayal mahsülü ürünlerin hepsi teker teker gerçekleştiriliyor; bugün olmasa yarın. İnsan gibi düşünen, davranan, espri yapan robot mu üretilemeyecek?
Orada kalsa iyi. Ancak belli ki bu robotlar insanın yaptığı şeyleri giderek daha iyi, daha kaliteli, daha ucuz vb yapmaya başlayacak. Bir noktadan sonra insanlar mı robotların devamının nasıl olacağının kontrolü (de) robotlara bırakacak, yoksa robotlar mı kendi “değerlendirmeleri” sonucunda bu yetkiyi ellerine almanın daha uygun olacağına karar verecek? İnsan neden bırakmayı düşünsün? Daha az çalışmak için. Robot neden almayı değerlendirsin? İnsandaki beklenmedik tepki verme özelliğinin yaratabileceği olası yıkımı önlemek için.
Robotla insan arasındaki dramatik fark nedir? Robot teknik bakımı yapıldığı sürece sonsuz bir ömre sahiptir. İnsana ne kadar teknik bakım yapılsa da belli bir süreden sonranın garantisi yok! O zaman şu soruları sormak gerek: Robotların da yaşamı sınırlı olsa ve bunu “bilse”ler; tıpış tıpış robot gelip, robot giderler miydi? Yoksa insan ölmenin ne demek olduğunu bilmezken bir robot gibi cennet hayatı yaşıyordu da bu idrak düzeyine ulaşınca mı insan oldu; hırçınlaşmaya başladı?
Bunu henüz bilmiyoruz. Ancak Hanson Robotics’in robotu Sophia’nın dünyayı ele geçirme amacı olduğu biliniyor; kendisi açıkladı. Tanıştığı insanlarla kağıt-taş-makas oynayıp onları yenmekle işe başlamış durumda! Kulağa komik gelebilir. Ama bir yerden başlamak gerek. Belki de insanoğlunun doğaya karşı ilk galibiyeti yağmur yağdığında ıslanmaktan kendini korumaktı.