Sosyal Medya Kanseri
Bir kaç hafta içinde öldüren bir kanser mi istersiniz, yıllar içinde yavaş yavaş vücudunuzu ele geçirecek bir kanser mi?
Sosyal medyanın son onbeş yılda dijital kültür üzerinde bu denli tahakküm kurmasının gerisinde yatan sebep, motivasyon nedir? Dünya müthiş bir bağlanma, kendini ifade etme, doğru bilgiye ulaşma, başkalarının deneyimlerinden istifade etme gereksinimi içinde yanıp tutuşuyordu da çorap ondan mı sökülmeye başladı? Ya da bu işin gerisinde de çok daha “Tabii ya kapitalizm işte!” dedirtecek nedenler mi var?
Sosyal medyanın teknik altyapısını oluşturan ve sosyal medya marifetiyle bireylerin birbiri ile etkileşim kurmasını sağlayan “Web 2.0” terimini ortaya atan Tim O’Reilly’e kulak vermeli. O’Reilly sadece isim babası olmanın ötesinde web mimarisinin bu ikinci evresinin neden yeni bazı özelliklere sahip olması gerektiğini de çok anlamlı olarak belirtiyor. Diyor ki dot.com çılgınlığının 2001 yılında pek çokları için büyük bir hayal kırıklığı yaratmasının üstüne webin küllerinden yeniden doğması için bir yeniliğe gereksinim vardı. Web 2.0 bu yeniliğin adıdır. Özünde de enformasyonun bilgi merkezlerinden pasif tüketicilere (kullanıcılar) tek yönlü akması yerine iki yönlü hale getirilmesi vardır. Yani içeriği artık herkes üretecek; sadece web sitesinin sahipleri değil. Yalan-yanlış, önemli-önemsiz, anlamlı-anlamsız fark etmez. Yeter ki herkes pasif tüketici olmanın yanısıra aktif olarak da üretici olsun.
Peki bireyleri engellenemez bir istek ve arzuyla içerik üretmeye sevk edecek şey ne olabilir? Yani içeriğin konusu ne olacak? Basitçe toplum tarafından görülme, tanınma, takdir edilme, alkışlanma içgüdüsü. Bunu sağlamanın en kolay yolu da bireyin kendisini, yaşamını, duygu ve düşüncelerini dünya ile paylaşmasını sağlamak. Hoşgeldin sosyal medya!
Sosyal medyayı reva gören yaratıcılarının kapitalizmin canına okuduğu bireyi “daha iyi bir dünyada” yaşatmak için bir motivasyonları yok yani. Onların derdi icat edildikten sonraki beş altı yıl içinde internetin kendisi ile özdeşleşen web mimarisinin yok olup gitmesinin önüne geçmek. Bunun gerisinde makul karşılanabilecek bir sebep de olabilir: Çok büyük bir sermayenin bu tür teknolojilere yatırılmak yerine daha yıkıcı başka kanallara gitmesini önlemek.
Anımsayalım. Webin ilk evresinde yaşanan dot.com çılgınlığının çökmesi ABD’de demokratların şaibeli bir Florida oy sayımından sonra Beyaz Saray’ı cumhuriyetçilere kaybetmesi ve akabindeki 11 Eylül terör olayı ile aynı döneme rastlıyor. Belki de sosyal medya sitelerinin popülerliği bir anda artmasaydı o günden bugüne kadar bu sitelere yatırılacak paralar çok daha sıkıntılı “savunma ve güvenlik teknolojileri”ne yatırılacaktı. Verem ile kanser arasında bir seçim yapmak değil de iki farklı kanser türü arasındaki seçim metaforu durumu açıklamak için daha uygun olurdu. Bir kaç hafta içinde öldüren bir kanser mi istersiniz, yıllar içinde yavaş yavaş vücudunuzu ele geçirecek bir kanser mi? Ama illa ki kanser!
Sosyal medya literatüre (metaforik de olsa) bir kanser türü olarak geçer mi? Pek şu metafora ne dersiniz? Pek çok doktor ilacın zehir olduğu konusunda hemfikir. Önemli olan zehir olması değildir de dozudur. Uygun miktarı hayat verir; ötesi ise zarar!