Sosyal Oyunlar ve Sevgi Eksikliği
Sevgi gösteremeyen nesiller yetişiyor çünkü o nesilleri yetiştirmekte olan nesiller (bugünün genç anne babaları) sevgi görmeden yetişmişler.
Şu hikaye mutlaka bir yerde karşınıza çıkmıştır : Çocuk tenha metroda gürültü yapmaktadır. Yolculardan birisi dayanamayıp yanındaki babasına serzenişte bulunur ve çocuğu susturmasını ister. Baba da az önce hastaneden çıktıklarını ve çocuğun annesinin ölüm haberini aldığını söylerek gürültü yapmasını ona yorar ve şikayetçi yolcudan özür diler.
Bir an düşünün. Kendini düşünen o şikayetçi yolcu siz olsaydınız ve böyle bir cevap alsaydınız nasıl hissederdiniz? Aslında gereksinim duyduğumuz tek şey, çevremizdeki kişi ve olaylara tepki vermeden önce biraz tefekkür etmek; düşünmek!
Son aylarda sosyal medya müdavimlerinin en çok dert yandıkları konulardan birisi de arkadaşlarından gelen oyun, kredi istekleri olsa gerek. Pek çok kişi hiç çekinmeden bu tür mesajlardan bunaldığını herkesin görebileceği bir şekilde ifade ediyor. Hatta bazıları küfürlü mesaj yazmaktan bile geri kalmıyor; o kadar sıkılmışlar yani!
Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım tam tersi bir şey yaptı ve Facebook’taki mesaj duvarında bir teşekkür mesajı yayınladı. Teşekkür etmesinin nedeni son bir kaç yılın en popüler oyunu olan Candy Crush Saga oynadığı süre boyunca arkadaşlarının, kendisinin talep mesajlarına kayıtsız kalmayarak “kredi/can göndermiş” olmalarıydı. Üst üste gelen bir kaç hastalık nedeniyle uzunca bir süre nekahat dönemi geçirmişti ve bu dönemde zaman zaman sığındığı kurtarıcılardan birisi de bu oyundu. Almış olduğu desteklerle birlikte oyunun mevcut tüm seviyelerini bitirmiş olduğunu müjdeliyor ve bu destekten dolayı tüm dostlarına teşekkür ediyordu.
Yukarıdaki metro yolcusunun yaşadığı şaşkınlığa benzer bir durumla karşılaşmışlar mıdır sizce bu mesajı okuyanlar? Peki siz?
Ne tür bir olay olursa olsun, derinlemesine düşünmeden tepki veriyor olmamızın nedenini hiç düşündünüz mü? Zamanımız mı yok, kapasitemiz mi yetersiz? Yoksa başkasını düşünecek halimiz mi kalmadı? Aslında cevap bir açıdan hepsi bir açıdan hiçbiri. Zahirde baktığımızda bu kategorideki tüm cevaplar geçerlidir. Ancak bu biraz da “dünyadaki tüm paralar benim olmadan kendimi zengin addetmem” demek gibi bir şey. Derinlemesine irdelendiğinde ise bu tür unsurların hiçbiri bahane olamaz. Yeter ki birey olarak empati kurma becerisini özdeğer olarak alabilmiş olalım. (Yukarıdaki metafor açısından baktığımızda, birey aslında cebindeki paranın miktarından bağımsız olarak zengindir; yeter ki cebindeki para ile yaşayabileceği krallığı zihninde canlandırabilecek ve onu uygulayabilecek bakış açısına sahip olsun).
Empati kuramıyoruz! Çünkü empati kurmak, kültürel anlamda bir özdeğer olarak aşılanmıyor, tatbik edilmiyor, her fırsatta dile getirilmiyor. Aslında kök problem bu da değil. Bunun da derinine gittiğimizde empati kuramamamızın nedeni yetişen kuşaklara “sevgi” olgusunu aşılayamıyor olduğumuz görülecektir. Ne evde, ne okulda, ne sokakta. Doğal olarak internette de. Sevgi gösteremeyen nesiller yetişiyor çünkü o nesilleri yetiştirmekte olan nesiller (bugünün genç anne babaları) sevgi görmeden yetişmişler.
Son bir savunma da şu olsa gerek. Yüzlerce kuru içinde (yukarıda bahsettiğim arkadaşım gibi) yaş olanları nasıl ayırt edip de ona empati göstereceğiz? Cevap basit : Biraz empati gösterdiğimizde aslında her birinin de yaş olduğunu göreceğiz. Adetlerinin onlarca ya da yüzlerce olması bu realiteyi saptırmamalı.