Spotlight, Din ve Pedofili
Vizyona yeni giren filmler arasında Spotlight. Ancak belirtmeliyim ki beni derinden etkiledi. 128 dakikalık filmde hiçbir görsellik bulunmamasına rağmen merakla ve ilgiyle izledim.
Film, kökleri çok eskiye dayanan bir olayın, bir yıllık çaba sonucu açığa çıkmasını anlatıyor. 30 yıl boyunca kilise mensubu din adamlarının çocukları taciz etmeleri ve bu tacizlerin sistematik bir şekilde saklanması, göz ardı edilmesi olayı anlatılıyor. Sadece Boston’da 90 rahibin genellikle dağılmış ve fakir ailelerin çocuklarına yaptıkları cinsel istismarlar yavaş yavaş su yüzüne çıkıyor. Bir grup gazeteci, çılgınca uğraşlar vererek bir yıl içinde olayın boyutlarını ortaya çıkarıyor. Ellerini attıkları her taşın altından daha da fazla pislik çıkıyor. Bu çalışmalar boyunca, kurbanlarla ilgilenen avukatların kilise tarafından baskı uygulanarak binlerce vakanın yasal sürece girmeden bastırıldığından tutun da, Boston kardinalinin bile olayları örtbas ettiğine şahit oluyorsunuz. Pedofili rahipler başka eyaletlere gönderiliyor. Kurbanların aileleri mahalle baskısı, korku ve utançla susmayı tercih ediyorlar kutsal otorite karşısında…
Film başladığı noktada sona eriyor ancak haberin yapılmasıyla birlikte dünya çapında etki uyandırdığı bilgisini de eklemeyi ihmal etmiyor.
Domino taşı etkisi yaratan bu haber uluslararası bir boyutta etki kazanıyor. Elbette kazansa ne yazar? Yine güçlü olan kimliğini korumaya devam ediyor. Çeşitli sürgünler, belki kısa süreli hapis cezaları ile olaylar geçiştiriliyor. Hatta o dönem Görev yapan Boston Kardinali olay sonrasında Roma’da daha üstdüzey bir makama atanıyor…
Acaba etrafımızda neler oluyor?” diye soran insanlardansanız bu film sizi ziyadesiyle tatmin edecektir. Zira yaşanan sorun, sadece Hristiyan Alemi’nin sorunu değil. Yanı başında komşusu boğazlansa bunu duymayacak insanın, duyup da ses çıkarmayacak insanın anlatısı diyebiliriz.
Taciz, her boyutuyla can sıkıcı. Yalnızca fiziksel değil, kişilerin ruhsal sınırlarının kanlı ihlali. Ancak en ürkütücü boyutu çocukların söz konusu olduğu vakalar. Bu suçu işleyen şahıslar, en masum varlığın tüm hayatına kastedenlerdir…
Spotlight filminin ardından sabah,gazetede bir kuran kursunda 4 erkek çocuğuna tecavüz eden islamcı dernek başkanının haberini okudum. Buna benzer geçmiş hikayeleri de anımsadıktan sonra kafamda şimşekler çaktı…
Din,otorite ve çocuk üçlüsü bir araya geldiğinde pedofili ayıbı nasıl ortaya çıkabilirdi? Hata neredeydi?
Hata; uzun süreler bastırılmış içgüdülerin keşiş kimliğinden arsızca taşmasıydı. Şüphesiz, büründüğü kimliğin getirdiği baskılarla cinselliği zihninin en ücra köşelerinde biriktiren şahıslar en büyük günahkarlar haline gelme potansiyeline sahiptiler. Bunun için en yakınında olan çocukları din itaatkarları haline getirmek yeterliydi. Taşan arzular, en güçlü otorite kimliğiyle; güçsüz ve sessiz kurban üzerinde gerçekleştirilebilirdi. Hatta geçenlerde çok tartışılan tiksinç fetvayı veren de bu zihin yapısında bir kişiydi. Bu olaylara karşı cezaların minimumolduğu günümüzde sapkınlık adeta yüreklendirilir halde. Çocuk evliliklerini bile hak gören zihinlerin birikmiş tortularından içindeki gerçek insanı çıkarmak hala mümkün mü bilmiyorum…
Tek bildiğim korku kaynağıyla otorite olmuş ve otoriteler tarafından korunan din kavramının çocuklardan uzak durması gerektiğidir. Yasaklar ve korku her zaman kusurlu insanoğlunamelanet getirmiştir. Din; sevgi ve ahlak dahilinde aileler tarafından da özgür yetişen çocuklara pekala sunulabilir. Ortaçağ karanlığını çocuklarınızdan uzak tutun lütfen. Onlara haksız otoriteye karşı korkmamayı öğretin. Kapın bir sevgi meşalesi. Korkmayın karanlık zihinlerden. Korkutmayın çocukları…