Süleyman Mabedini Yıkan Titus’un Sonu
Barış şehrini fethettikten sonra, Kral Titus, Süleyman Mabedinde Kutsalların Kutsalına girdi, perdeyi yırttı. ve Allah ile ilgili olarak ileri geri konuşmaya başladı. Müminlerin Allahını kendi Evinde yendim diye övünüyordu. Dilediklerimi yapmayı durdurmaya kuvveti yetmedi.
Titüs daha sonra Roma’ya dönmek için çok güzel süslenmiş kadırgasına bindi.
Heybetli Kadırga hareket etti ve uzun yolculuk başladı. Bir gün deniz dalgalanmaya başladı. Çok kuvvetli bir fırtına çıktı. Devasa bir dalga nerdeyse Kadırga batıracaktı. Tüm mürettebat korkudan tir tir titriyorlardı ama Titüs, yalnıza öfkeyle kapıldı. Bu kötü adam dalgalar ve rüzgar onu denizin dibine sürüklemesin diye güvertenin parmaklarına tutundu, sonra başını göğe kaldırarak Allah’a karşı sövmeye başladı:
-Görüyorum ki, İnananların Allah’ı yalnızca sularda kuvvetli diye küstahça bağırdı. Enoş’un kuşağını suda boğdu. Nuh zamanında tufan kuşağını suyla cezalandırdı ve Mısırlıları, Firavun’u ve ordularını sular altında boğdu. Ama ben Evi’nde, Mabed’indeyken beni yenecek gücü yoktu. Şimdi ben denizdeyken benimle savaşmaya geliyor. Gerçekten güçlüyse, benimle karadayken boy ölçüşsün. O zaman kimin kimi yeneceğini görürüz.
-Kötü Adam dedi Adı Mübarek Olan. Bu kuvvetli fırtınada sana hak ettiğin cezayı vermeyeceğim. Sana cezanı dünyamda yarattığım en küçük varlığın aracılığıyla göndereceğim.
Adı Mübarek Olan, denize yatışmasını emretti ve deniz durdu. Titüs, yolculuğuna kazasız devam etti. Payitahtta vardığında tüm tebaası onu bayram kıyafetleri ve ellerinde çalgılarla karşıladılar.
Sonra rahatlamak için hamama gitti. Oradan çıkmadan önce susamış olduğu için altın kupanın içinde bir şarap sundular. Şarabı içmek için kupayı ağzına götürdü ve tam o sırada, Adı Mübarek Olan ona küçücük bir sivrisinek gönderdi. Sivrisinekçik, burun deliklerinden içeri girdi ve beynine kadar geldi.
Başta Titüs sivrisineği çok az hissetti. Ama zamanla neşesi ve kibri oratadan kayboldu. Baş ağrıları çekmeye başladı ve giderek daha üzgün ve mutsuz olmaya başladı. Sinek büyüdükçe ve onu soktukça, acılar dayanılmaz hale gelmeye başladı. Gece ve gündüz rahatsız bir şey şekilde yaşıyordu.
En maharetli hekimlere danıştılar. Hekimler biz böyle bir hastalık karşılaşmadık. Acıların sebebini ve devasını bilmiyoruz dediler.
Böylede Yedi yıl geçti.
Bir gün Titüs bir Demirci dükkanının önünden geçiyordu. Demirci, Çekiciyle Örsünün üzerindeki Demiri dövdüğünde, sivrisinek kımıldamıyordu.
-İşte çözümü buldum dedi Titüs sevinçle.
Her gün saraya Demircilerin gelmesini emretti. Demirciler, sırayla saatler boyunca çekiçleriyle örsün üzerindeki demire vurmaya başladılar. Böylece acısını biraz olsun dindirebiliyorlardı. Demirci, Titüsişi karşılığında on dört zuz ödenmesini emretti. Ancak Demirci İsrailoğullarından ise ücret almadan çalışacaktı. Titüs, onlara, Allahınızın düşmanınıza verdiği cezayı görerek yeterince ödüllendirildiniz zaten diyordu. Otuz gün boyunca bu yöntemi kullandılar ama sonunda çekiç sesleri de etkisiz hale geldi.
Acıya dayanamayan Titüs, hekimlerini çağırdı ve onlara beynini ameliyat etmelerini emretti. Hekimler emirlerine uydular. Beyninde acayip bir şekilde büyümüş ve küçük bir Güvercin boyutlarına erişmiş vir sivrisinek buldular.
Sivrisinek, Kafasından çıkarıldığı anda Titüs, son nefesini verdi.
Kaynakça: Midraş DeRabanan