Tarihte Henoteizm İnancı
Henoteizm; çok tanrının varlığını (politeizm) kabul edip, onların arasından bir tanrıya (monoteizm) tapmaktır. Türkçe’deki karşılığı BirTanrıcılık olarak kullanılmaktadır.
Henoteizm, din ve felsefede, Max Müller tarafından çıkarılmıştır. Bir tanrıya bağlanırken diğer tanrıların varlığını da kabullenmeyi tanımlar.
Yunanca heis theos, “bir tanrı”. Müller’e göre bu, “prensipte monoteizm, gerçekte (uygulamada) ise politeizm”dir.
Jean Bottéro (30 Ağustos 1914 – 15 Aralık 2007) Vallauris doğumlu bir Fransız tarihçidir. Asur ve Kadim Yakın Doğu konusunda ünlü bir uzmandır.
1958 yılından itibaren Asurbilim profesörü, daha sonra da Asurbilim kürsüsü araştırma başkanı olarak École Pratique des Hauts Études’de görev yaptı. Çalışmalarından ötürü 1999 yılında Fransız Liyakat Nişanı ile ödüllendirildi.
Bottéro Tarihteki Henoteizm konusunda şöyle diyor:
“Mezoptamya’da olsa olsa Henoteizm yönünde birtakım belirli belirsiz eğilimler bulunabilir. Örneğin MÖ II.binyılın ikinci yarısında, Babil rahip sınıfı bu kentin koruyucu tanrısı Marduk’u aşırı bicinde yüceltti; onu “bütün tanrılardan elli kez daha tanrı, olağanüstü bir tanrısal kişilik” haline getirdi! (Yaratılış destanı, VII: 143. s.) Fakat Marduk var diye öteki tanrılar da yok sayılmıyordu. Mezopotamya’da MÖ I.binyılda başka Henoteist eğilimler de kendini gösterdi. Fakat bu dinsel hareketler öteki tanrıların varlığını dışlamadıkları için, haklarında ancak “bir tür Henoteizm”den söz edilebilir ki, bunun gerçek tektanrıcılık (monoteizm) ile ilgisi yoktur.”
“Mısır dininde tektanrıcılaktan söz edilemez. Musa’dan 100 yıl önce yaşamış bir firavun, Akhenaton da denilen IV.Amenophis (MÖ 1.350 civarı), belli belirsiz “tektanrıcı” sayılabilecek bir kavrama ulaşmış görünüyor (ki bu bile özünde çelişkilidir, zira tektanrıcılık bir mutlak olduğundan “belli belirsizliği” kaldırmaz), ama yalnız kendi kişisel inancı olarak tutmuştur. Bunu gerçek anlamda ne ülkesine yaymaya, ne de çevresine dayatmaya kalkıştı. Güneş tanrıyı başkalarında daha çok ve daha iyi yüceltti diye, bu inancın, tektanrıcılık gibi açık seçik, kesin, sistematik ve evrensel bir din oluşturmaya yettiği söylenemez”…
“Musa, Yahve’den başka hiç kimsenin, hiçbir varlığın tanrı niteliğini kabul etmemekle, çoktanrıcılığı süpürüp atmış oluyor.”
Bottéro; Musa çoktanrıcılığı süpürüp atmış oluyor demiştir fakat Tevrat’ta bununla çelişen noktalar vardır:
Yahve şöyle diyor; “Şimdi haber sal: Bütün İsrail halkı, İzebel’in sofrasında yiyip içen Baal’ın dört yüz elli peygamberi ve Aşera’nın dört yüz peygamberi Karmel Dağı’na gelip önümde toplansın.”
(I.Krallar, 18: 19)
(https://fethidemir.blogspot.com/2019/05/tevratn-inanna-ile-savas-ana-tanrca.html )
Yahve Baal ve Aşera tanrılarını peygamberleriyle birlikte toplantıya çağırıyorsa; onların varlığını kabul ediyor demektir. Bu tespite göre Tevrat; tektanrıcı-monoteist değil, tanrılar arasında bir tanrıya inanılmasını isteyen birtanrıcı-henoteist bir anlayışa sahiptir denebilir (?).