Tekillik
“Teknolojik tekillik” insanlığın sonunu mu getirecek? Yoksa ona en çok arzu ettiği şeyi mi sunacak: Sonsuz yaşam!
Bilim insanı Vernor Vinge 1993 yılında şöyle yazmış: “Otuz sene içinde süper-insan zekası yaratacak düzeyde teknolojilerimiz olacak. Ondan kısa bir süre sonra da insanın dönemi sona erecek”. Vinge ile benzer şekilde düşünen bir başka kişi de fütürist Ray Kurzweil. Ona göre 2030 yılında insan belleği dijital bir ortama aktarılabilecek. 2045 yılında ise yapay zekanın geleceği düzey insan seviyesine ulaşacak ve orada bir kırılma yaşanacak.
İnsanlığın bu en önemli kilometre taşı, fizik ve matematikte de kullanılmakta olan bir deyimle ifade edilmekte: Singularity! Yani Tekillik. Ancak araya bir fark koymak için yapay zeka alanındaki gelişmeler sonucunda insanlığın ulaşacağı bu dönüm noktasına teknolojik tekillik deniyor (technological singularity).
Ancak bu düzeye gelindikten sonrasıyla ilgili öngörüler çatallanıyor. Kurzweil gibi düşünenler iyimser. Onlara göre, bugün artık insana ayak bağı haline gelmiş olan insan vücudunun hantallığından kurtuluş işte bu tekillik zirvesine ulaşıldığında gerçekleşecek. Bir kaç olasılık var. Birincisi insan bedenine dahil edilecek dijital parçalar vücudun her daim sağlıklı, genç, diri kalmasını sağlayacak. Diğer bir olasılığa göreyse insan belleği, düşünce kapasitesi organik bedenden dijital bir ortama aktarılacak. Böylece canlılık yeni bir forma geçecek. En güzeli ise bu formda yaşam hiç bitmeyecek!
Kim istemez? Ancak Hawking, Kaku gibi fizikçiler bardağın yarısını boş görüyor ve biraz da Vinge’in distopik bakış açısına göz kırpıyor. Bu cepheye göre yapay zeka alanındaki gelişmeler eğer böyle bir tekillik zirvesine ulaşırsa, insanlık için hiç de iyi sonuçlanmaz! Yapay zeka destekli dijital makineler (robotlar, devasa bilgisayar sistemleri, yapay zeka yazılımlarının emrindeki elektrikli ya da elektronik cihazlar) insanlığı hegamonyası altına alabilir. İnsanın yaşam alanını sınırlayabilir. Hatta insanlığı topluca ortadan kaldırabilir.
Teknolojik tekillik mertebesi iyimserler için yaşamı zorlaştıran hemen tüm problemlerin çözüme kavuşturulması demek. Şöyle düşünün: Hemen her konu ile ilgili dünyada yüzlerce, binlerce Einstein var. Böyle süper beyinlere sahip olduktan sonra bu alanlarda herhangi bir sorun kalabilir mi? Kanser mi? İstanbul’un trafik sorunu mu? Küresel ısınma mı? Nükleer savaş tehdidi mi? Gerçek-ötesi dünyanın siyasi yalanlarıyla oy toplayan sözde devlet adamları mı? Bilgisayar korsanlarının marifetiyle gerçekleştirilen global seçim manipülasyonları mı? Einstein’lar bu sorunların her birini tespit edip, çözebilecek. Hatta yenilerini daha yapım aşamasındayken (Azınlık Raporu filmini anımsayın!)
Bu tabloda ıskalanan bir husus var gibi. Bu düzeye gelmiş yapay zeka imkanları (ya da benim tabirimle “diji-hür varlık(lar)”), neden hala insanlığı kurtarmak için kendilerini bir şeyler yapmak zorunda “hissetsinler”? Önceki kuşaklara isyan etmeyen, onları geri kalmışlıkla suçlamayan bir kuşak geldi mi hiç? Varsın bu seferki dijital formda olsun; ne çıkar? Belki de Kaku’nun önerisini dikkate almalı. Bu tekilliği gerçekleştirecek yazılım ya da donanım formatındaki yapay zekayı gerektiğinde tek bir tuşla ya da tek bir komutla işlevsiz hale getirecek imkanı da geliştirmeli insanlık. Ve onu yapay zekanın erişemeyeceği bir yerde saklamalı. Adına da belki “SUR” (Stop UnRegretfully) demeli! “Seni durduruyorum ve hiç de pişman değilim”!