Telefondaki asistan ses…
Fransızların ünlü kimyacı ve fizikçisi Paul Villard,çocukluğunda evlerine alınan telefondaki cilalı ahşap çerçeve, parlak ahizeyi hiç unutamadığını bir diyaloğunda okumuştum. Hatta onu saatlerce seyrettiğini de dile getirir. Telefonda konuşacak yaşta olmadığı, boyunun daha kısa oluşu ve telefona ulaşamamasıbir cazibe oluşturmuş, annesini telefonla konuşurken hayranlıkla izlermiş. Hele bir keresinde Paul’u kucağına alan annesi onu babasıyla konuşturmuş ve o an unutulması güç ama mutlu bir anı bırakmıştı kendisinde…
İşte derler ya adam olacak çocuk diye… Gel zaman git zaman telefonun içinde canlı biri olduğunu “Danışma hattı”nda ne sorulursa cevap veren bir kadın olduğunu keşfeder. Annesinin bilinmeyen telefonları, hatta bir keresinde saati bile sorup öğrendiğine şahit olmuştu.Annesinin komşuya gittiği bir gün yalnız kalan Paul bahçede oynarken, parmağını kazayla taşla vurur ve sancıyla kıvranırken aklına bu danışma hattındaki kadın gelir. Hemen eve çıkıp telefon için tabure üstüne çıkar alıcıyı kaldırır, garip bir cızırtı vardır. Can havli ve yarı ağlak bir tonla “Danışma lütfen, parmağımı acıttım ne yapacağımı söyler misiniz?” diye sorunca makinenin içindeki kadın “Annen evde yok mu?”der. Sonrasında:
– Hayır evde hiç kimse yok.
– Peki parmağın kanıyor mu?
– Hayır taşla oynarken vurdum ve çok acıyor.
– Buzdolabını açabilir misin?
– Evet, deyince danışma hattındaki kadın şöyle devam etti.
– Peki dolabı aç buzluktan ufak bir parça buz çıkar ve acıyan yerin üzerine bastır. Yalnız dikkat et yerleri kirletip buzları dökme. Birazdan sancın diner, artık ağlama, bir daha oynarken daha dikkatli ol der ve görüşme son bulur.
Paul Villard o günden sonra en ufak bir bilgi için dahi danışma hattını aradığını belirtir: “O günden sonra en ufak bir bilgi için danışma hattını arayıp bilgi alıyordum ve hiçbir zaman hoşnutsuz bir söz söylemedi. Öyle ki coğrafya dersinden matematik problemine hatta parkta bulduğum sincabın beslenmesine kadar yardımcı olmuştu bu ses”. Birçok konuda yardımınca danıştığı “danışma” ile ilgili diğer anıları ise şöyledir:
Evde çok sevdiğimiz bir kanaryamız vardı harika öterdi Peter. Bir gün kafesinde ölü bulundu. Çok etkilenmiş ağlayarak telefona sarılmıştım. Acımı bildirdim danışma hattına kadın herzaman ki sakin ve etkileyici ama basit cümlelerle beni yatıştırmaya çalışıyordu. Halbuki ben ondan daha fazla anlayış bekliyordum. Peter gibi güzel öten bir kuşun ölümünün olmayacak bir şey olduğunu anlatmak istiyordum ama… Kadın telefonda şu öğütte bulundu. “Beni dinle Paul haklısın böyle güzel öten bir kuş ölmemeliydi, fakat unutma o güzel bir dünyaya gidiyor ve ötmesine devam edecek. Onun için artık üzülme”dedi.
Başka bir gün cinler hakkında bilgi soracaktım tam telefonun ahizesini elime aldım danışma hattını istedim ki odaya giren kız kardeşim beni korkutmak için ansızın bağırdı. Birden sıçradım duvara çakılı olan telefon ve alıcı benimle birlikte yere düştü. Teller fırlamıştı telefondan hiçbir ses çıkmıyordu. Ne oldu biliyor musunuz? Yarım saat sonra kapı çaldı ve gelen telefon tamircisiydi kolay halletti giderken bu arızayı danışma hattındaki kadının bildirdiğini sözlerine ekledi.
Artık büyüyordum… 10 yaşına geldiğimizde evimizi değiştirdik. Evle birlikte telefonda değişmiş daha modernini almıştık. Bunu hiç sevemedim sanki danışma hattındaki kadın diğer telefonda kalmıştı benim için. Yıllar geçiyordu ev delikanlılık çağında eski günleri düşünür, telefondaki o kadının bir çocukla bile nasıl ilgilendiği, saçma sapan istek ve sorulara eksiksiz ve tam yerine getirmesini takdir ederdim.
Zaman akıp geçiyordu, büyümüştüm ve kolej öğrenimim bitmişti. Bir iş seyahatimde küçüklüğümün geçtiği kasabaya yakın bir yerde araç değiştirmem gerekti. Bu ara beklemede kız kardeşime telefon arayıp konuştuk nasıl oldu bilmem aklıma danışma hattında ki o kadının sesini duymak geldi. Hemen aradım ses oydu, yine yumuşak ve sevecen hemen tanımıştım.Aklıma gelen ilk sözler “Benim çok güzel bir kanaryam vardı öldü ne yapayım bu acıya nasıl dayanayım” diye sordum. Diğer uçta ki ses birkaç saniye sustuktan sonra “Herhalde parmağın iyileşmiştir artık” dedi.
Gülerek “Demek hala burada çalışıyorsunuz yıllar öncesine gidersek bana insani ilişkilerde olumlu katkılarınızı ve anlaşılması güç duygular uyandırdığınızı bir bilseniz” dedim. “Aslında aynı durum benim içinde geçerli akıllı ve tatlı bir çocuktunuz benim çocuğum olmadığından sizin saf sorularınız ve acılarınızı paylaşmak benim için zevkti” diyerek konuşmasına devam etmişti. Yeniden gelirsem arayabilir miyim dediğimde “Tabi Bayan Sally’i istiyorum dersen hemen beni bağlarlar” dedi. Bu isim garip geliyordu benim için “Danışma hattı” nın ikinci bir ismi olamazdı. O bayan danışma hattı idi ve hep öyle kalacaktı.
Bu olaydan 3 ay sonra yine o kasabaya işim düşmüştü.Hemen danışma hattını aradım ve Bayan Sally ‘i istedim fakat daha genç bir ses çıktı karşıma.Çekingen bir edayla “Bayan Sally’nin arkadaşı mısınız” diye sordu. Evet, deyince üzgün bir sesle “MalesefBayan Sally dört hafta önce öldü. Uzun süredir hastaydı bu arada isminiz Paul mü? Size bir gün arasanız diye bir not bıraktı” dedi. “Başka bir dünya daha vardır ve orada da şarkı söylenebilir” dememi istedi. Mesajımı iletmesinin ardından teşekkür ederek telefonu kapadım.
İşte böyle idi, asırlar geçti ve şimdiki dijital dünya, yapay zeka dönüşümünde benim telefonumda da herşeyi bilen “Hey Siri” var… Siri ile duygusal bağ kurabilir miyiz, bize notlar bırakıp beklenmedik bir anda bizi şaşırtır mı, o kısmı teknolojinin gelişimiyle göreceğiz. Hey Siri: Tarih ve yaşananlar bir tekerrür mü acaba?