Türler
Belgesel çok izliyoruz ya… Öğrendik artık aslanları, kaplanları, filleri, büyük beyaz köpekbalıklarını, sırtlanları…
Örneğin aslanlar…
Karınlarını doyurmak için öldürüp yerler, onun dışında sürülerinin hâkimi olmak için kavga ederler. Tek istedikleri yaşamak ve nesillerinin devam etmesidir. Bütün aslanlar böyledir. Aslan türünü tanıyoruz. Bir tek tür aslan vardır.
Örneğin filler…
Çok duyarlı hayvanlardır, hafızaları çok geniştir, içlerinden biri öldüğünde cenaze töreni düzenlerler, kimseyle bir alıp veremedikleri yoktur. Bütün filler böyledir. Fil türünü tanıyoruz. Tek tür fil vardır.
Vesaire vesairevesaire…
Bütün türler hep aynıdırlar. Belgesellerden tanıyoruz onları.
Peki ya insan?
Doğayı mahvedenler, mahvetmekte sakınca görmeyenler, “bana ne!” diyenler olduğu kadar, ona sahip çıkanlar, onun sahibi değil sadece bir parçası olduğumuzu bilenler, katledilmesinin önünde durmak isteyenler var.
Açlıktan ölenler var ama yiyemeyeceği kadar çok şeyi olanlar da.
Aşkı sevenler olduğu kadar, aşktan nefret edenler ya da nefrete âşık olanlar da…
Paraya tapanlar var mesela, onun için her şeyi gözlerini kırpmadan yapanlar; ama bir de parayı güzel yaşamak için kullananlar ve onun esiri olmadan, sadece ona sahip olmasını bilenler var.
Aynı dinin farklı bir fraksiyonuna sahip oldukları için, dindaşlarını kurşuna dizen, başlarını gövdelerinden ayıranlar var, taptıkları aynı Allah’ın adını bağıra çağıra söyleyerek kendilerini haklı göstermeye çalışarak.
Kimsenin malında mülkünde gözü olmadan mutlu mesut yaşayıp gidenler var milyonlarca, ama o milyonlarcanın malına mülküne göz dikip mutluluklarını söndürmek için gayret sarf edenler de…
Savaş için çırpınanlar ve savaş çıkmasın diye yırtınanlar…
Ülkeleri için canlarını verenler ve ülkelerini satanlar…
* * *
Söyleyin ne olur:
Dünya denen yaşlı ama muhteşem gezegende, bir tek insan türünden söz edebilir miyiz?
Dünya’nın kanseri de, içimizdeki bu “diğer tür” işte. Ve korkarım tek tedavisi, mutlak bir yok oluş!