Tutunamayanlar
Yokuşun başındaki büfeden biraz tuzlu fıstık , birkaç bira aldı . Yavaşça yürürken hava kararmaya başlamıştı, tuhaf bir hafta diye düşündü. Yol sağa doğru kıvrıldığında epeydir önünden geçtiği mezarlık sanki onu çağırdı. Evde bekleyeni yoktu , bir sigara yakarak mezarlığa girdi.Bekçi ile selamlaştı , bir yakınım için dua edeceğim diyerek uydurdu ve ilerledi.
Mezarlığın kendisine göre en kuytu yerinde oturdu, birayı açıp açmamakta tereddüt etti. Şöyle etrafına bakındı, sessiz bir sürü isim kimi zengin , kimi fakir, genç, yaşlı bir arada yatıyordu . Gerçek tesviye diye düşündü. Kimbilir burada yatan kaç kişi yaşarken hırsına kapılmıştı, kaç kişi makam uğruna erdemlerini unutmuştu, kaç kişiyi yalamıştı .Kaç kişi namusuyla yaşayıp, aç ölmüştü . Kaç çocuk masumca daha oynamayı öğrenmeden toprağa girmişti.Intihar eden çocuk gelinleri düşündü, çok şey düşündü. Bir sigara daha yaktı tam o anda 13 -14 yaşlarında bir çocuk gözüne takıldı , bir mezarın başında ağlıyor mezarı siliyordu. Sessizce bu ritüeli bozmamak için iyice saklandı. Sonra bir fener yaktı çocuk ve bir kitap okumaya başladı. Ilgisini çekmişti.
Gökyüzüne baktı sanki her yıldız bir mezarın başını aydınlatır gibi dizilmişti. Sarsılmış bir şekilde kalktı, yavaşça evin yolunu tutarken yarında geleceğim dedi. Evde biraları içti ama mezarlığın ortamı aklından çıkmadı. Ertesi akşam tekrar gitti, çocuk yine geldi aynı şeyleri tekrarladı.3 akşam daha iş yerinden çıkışta mezarlığa gitti, çocuk hep aynı saatte aynı yerde aynı şeyleri yapıyordu. Bugün dayanamadı ve usulca yanına gitti
– merhaba demesiyle çocuk korkuyla fırladı.Korkma lütfen bende 1 haftadır buradayım merak ettim baban mı yatıyor ?
– babam değil, tanımıyorum dedi çocuk .
– nasıl yani , her akşam aynı şeyleri bıkmadan yapıyor ,kitap okuyorsun ve tanımıyorsun ?
-uzun hikaye dedi çocuk
-dinlemek istiyorum , eğer anlatırsan sevinirim dedi.
Çocuk anlatmaya başladı;
Burada yatan adam babamdan parçalar taşıyor.asıl babam çok uzak bir mezarda . Annem bana hamileyken bir gece sancıları çok artmış, babam telaşla arabaya bindirmis, hızla korna çalarak hastaneye gitmeye çalışırken , bir araç yan yoldan babamın önüne geçmiş. Çok yavaş ve yol vermeden gittiği için babam sinirle korna, far, her türlü yol istemiş.Annem ağlıyor ,babam telaş içinde aniden araba durmuş . Içeriden bir adam çıkmış , hızla gelip bağırınca, babam da ona bağırmaya başlamış. Adam belinden bir silah çıkarıp babamın üzerine boşaltmış ve hızla uzaklaşmış . Çevreden yetişenler annemi doktora yetiştirmiş, babam maalesef hastaneye gelmeden yolda ölmüş. Babam organlarını bağışladığı için 4 hayat kurtulmuş, burada yatan kişi babamın böbrek ve karaciğerini taşıyordu geçen sene öldü. Diğer 3 kişiyi hiç bulamadım, babamın bir parçasıda burada olduğundan her gece geliyorum.
Adam sarsılmıştı, ” bir de kitap okuyorsun o nedir ? ”
Annemden öğrendim ,babamın en sevdiği başucu kitabı . Onu okuyorum babama, hiç anlayamıyorum ama okudukça anlayacağım .
– Adı ne ?
– ”Tutunamayanlar ” Oğuz Atay . Ne garip değil mi ? Ben hayata tutunmaya çalışırken , babam benim için tutunduğu hayattan oldu . Doğmam için öldü .Amca başını ağrıttım ama ben bu hayata tutunamıyorum , tutunabilmek için babamın yanına geliyorum.
Adam hüngür hüngür ağlarken çocuğa sarıldı, artık emindi hayatında çok şey değişmişti . Bu akşam bu mezarların başında ölüm, doğum her şey birbirine girmişti, kolay kolay tutunamayacaktı…