VARLIĞIMDA YOKLUĞUMSUNUZ…
Bu bir vedadır, minnettir, özlemdir..
“Beni yarattınız
Sevgiyle beslediniz
Hayatın anlamını özümsettiniz
Değerlerimi ortaya çıkarttınız
Kültürle yoğurdunuz
Zevklerimi şekillendirdiniz
Yaşamda alanımı çizdiniz
Durduğum yeri belirlememi sağladınız
Beni bende bulmamı desteklediniz
Her daim doğruda tuttunuz
Doğrularımda oldunuz
Hatalarıma izin verdiniz
Nefesimi çoğalttınıız
Hayallerimi yıldırmadınız
Gurur duydunuz
Yanımda ümitlendiniz
Yüreğimin en derin noktasını kapladınız…
Ve bir Kasım ayında bana veda ettiniz!..”
Biriniz gözlerimin ta içine işleyerek kollarımda, biriniz beni yolculuğa uğurlayıp duasını arkamdan yolladıktan sonra..
Babam… Tanjo Sancaktaroğlu…
İdolüm. En Yakın arkadaşım. En güvendiğim.
Beni bu hayatta en çok seven ve sevdiren.
Herkesin babası çok özeldir. Fakat babam gerçekten bambaşka bir insandı. Dedem Kaptan-ı derya Turgut Reis’in soyundan gelme, bir kol da Hacı Bektaş Veli’ye dayanıyor.
Balkan harbi çıktığında rahmetli dedem Albay Hakkı Ertan dört yaşlarında ve Bodrum’da yaşıyorlar.
Rahmetli Murat Tengiz’in aktarımıyla , Hakkı dedemin babası , Arap Ali lakaplı kahraman, bütün malını mülkünü satıp , Bodrum’un çıkışı olan yokuşbaşına Osmanlı sancağını dikiyor . Bu sancağın altında 40 atlı asker topluyor . Malını satarak topladığı paraları bu askerlerin ailelerine dağıtıyor ( geçimlerini sağlamak için ). Yapılan uğurlama merasimiyle Osmanlı Sancağıyla birlikte Bodrum’luların hayır dualarıyla Balkanlara hareket ediyor . Geri dönemeyip Şehitlik mertebesine ulaşıyor . Hakkı dedemin vefatından önce çocuklarına Sancaktaroğlu soyadını almalarını vasiyet ediyor ve bu şekilde soyadımızı alıyoruz.
Babaannem ise beyaz rus. Dönemin Çarlık Rusya’sında Çar’ın yakınındaki müslüman askerlere beyaz rus denirmiş. Aile, ihtilalin gerçekleşmesi ile Türkiye’ göç ediyor. Babaannem çok güzel ve bir o kadar da kültürlü bir kadın. Kendisi aynı zaman da çok iyi at binermiş..Geldikleri dönemde Erenköy’ün sırtlarında bir çiftlik alıp oraya yerleşiyorlar. Sonrasında dedemle tanışıp evleniyorlar.
Eski dönemlerde Bodrum’da kızlar okutulmazmış. Bu, babaannem gibi kültürlü bir kadını çok rahatsız ediyor. Şu andaki marinanın bulunduğu yerde bizimkilere ait bir köşk varmış. Gidip teker teker ailelerle konuşup kızlarını sahipleniyor ve o köşkü bir kız mektebine dönüştürüp hepsinin eğitimini sağladığı gibi köşkü de Bodrum’a bağışlıyor. Bu Bodrum tarihinde yazılı olarak var.
Babam Tanjo ve ikizi Bayko amcam 1929 yılında böyle bir aileye doğuyorlar. İki haylaz.. Neyzen Tevfik’te aynı aileden, hatta ikizlerden yazılarında “kara donlu beytullahlar” diye bahseder yaramazlıklarından ve hiç çıkartmadıkları siyah şortlarından dolayı.. Öyle bir ev ki kültür çeşitliliği ve yüksek eğitim düzeyi, çağın çok ilerisinde bir medenilik.. Reşat Nuri’de hısımlar arasında ve babamların velisi.. Fakat babaannem babamlar beş yaşındayken vefat ediyor.
Babam üniversiteyi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi arkeoloji bölümünde okuyor. Dönemin en popüler ve en yakışıklılarından.. Arkeolojinin ülkemizde ki en önemli isimlerinden Ekrem Akurgal’ın asistanı oluyor. Babamın ikinci bir tutkusu da Caz.. Aynı dönem öğrencilerinden unutulmaz Yaşar Güvenir de yakın arkadaşı. Yaşar amca piyanoda, Erol Pekcan bateride, babam da kontrbasta olmak üzere beraber caz yapıyorlar. Yaşar amca bana da babamdan sonra cazı sevdiren isimdir, benim yerli Nat King Cole’um, hayranlığımın hiç bitmeyeceği ses..
Ne tesadüftür ki sosyal medyada, çok yakın bir zamanda Yaşar amcanın oğlu Murat ile birbirimizi bulduk. Şimdi dostluk bayrağını biz taşıyoruz bizimkileri yad ederek, aralarda onlara kadeh kaldırarak görmelerini ümid ederek..
Yine aynı dönemde fakültenin en güzelleri diye bahsedilen iki isim var. Biri Sevgi (Sevgi Soysal), biri de Sanaç… O yıllarda Türkiye’de ilk defa açılan ve tüm hocalarının Amerika’lı olduğu kütüphanecilik bölümünden.. Ve günlerden bir gün Tanjo ve Sanaç birbirlerini fark ediyorlar..
Ve sonuç 49 sene süren, içine ben ve abimin dahil olduğumuz aile kuruluyor..
Babam sonrasında hayatına editör ve sanat tarihçi olarak devam ediyor. Bana şu anda sahip olduğum tüm zevkleri aşılayan, kültür çeşitliliğimi yaratan, hayatta daima ben olmam gerektiğini ve bununla gurur duymamı sağlayan, yüreğimi şekillendiren babişkom… İlk aşkım, ilk arkadaşım, ilk sırdaşım, ilk ve son idolüm..
“Babişkom biliyorum sen de bana bir kasım günü veda etmek istemezdin. Hele de torunlarına doyamadan.. Ama hepimizin bir günü var ve bunu biz belirleyemiyoruz. Sen benimle, benim kollarımda vedayı kendin seçtin, bunu iliklerime kadar hissediyorum. Babam olduğun için, beni seçtiğin için sana binlerce teşekkür.. Hep yanımda olduğun, bana hep inandığın ve güvendiğin için.. Bana tüm kazandırdığın değerler için, bana bıraktığın soy için.. Sen hep derdin ki “insanların gerçek ölümü artık anılmadıkları zaman gerçekleşir”.. Sen hep anılacaksın, hep en iyi şekilde.. Hep yanımdasın bunu biliyorum, kalbimin en özel köşesi hep senin.. Bir gün tekrar buluşana kadar babiş.. Seni seviyorum yakışıklım..”
Annem… Sanaç Sökmensüer…
Beni kucağına aldığı andan itibaren her ne koşulda olusa olsun yanımda olan. Kalbimin diğer yarısı. Tüm hatalarımı affedip hep kucaklayanım.. Zarafet, akıl, özveri, sağduyu timsalim. Gerçek bir Cumhuriyet kadını, Atatürk ve inkilaplarının bayrağını her daim taşımış olan örnek insan.. Dedem Üsküp’den gelme. Mustafa Kemal’in yakınında yer alma şerefine nail olmuş bir asker, zamanının meşhur emniyet genel müdürü, 1937 içişleri bakanı, Hatay’ı Fransızlardan teslim alıp ülkeye katan ve ilk valiliğini üstlenen, Özakman tarafından Cumhuriyetimizi borçlu olduğumuz kişilerin sıralamasında en ön sıralarda yer alan Şükrü Sökmensüer.. Bu vatan için yaptıkları saymakla bitmez. Dedem de annemin idolü idi.. Yakın arkadaşı, desteği.. Eve bürokratlar geldiğinde bir tek annemi alırmış konuşmalar esnasında yanına.. Annem bu disiplin ve milliyetçilik duygularının en yüksek düzeyde yaşandığı ailede yetişmiş bir kadın..Anneannem Berat’tan gelme, ev hanımı. Dedem gibi güçlü bir asker ve bürokratı, o hayatın gerekliliklerini başarı ile yerine getirmiş ve daima çevresinde takdir görmüş güçlü ve otoriter bir kadın..
Annem ilk önce üniversiteye hukuk fakültesinde başlayıp sonrasında kütüphaneciliğe geçmiş. Tüm özelliklerinin yanında naif biriydi de.. Ama bunu saklamayı başarırdı böyle bir ortamda dimdik durup soyadını hakkıyla tanıyabilmek adına.. Tam bir iş kadınıydı.. İlk yıllarım ona hasret geçti, emekliliğinden sonra birbirimizi yeniden keşfettik. Ama doyamadık ta… O kadar derin ve şaşırtıcı olabilirdi ki tamamı keşfedilemezdi. Her an yeni bir yönüyle tanışabilirdiniz. Güzelliği nam salmış zamanının Ankara’sında, Altan Öymen’in de kitabında bahsini ettiği gibi “Zamanında Ankara’nın en güzel kızlarından, dönemin İçişleri Bakanının kızı Sanaç….”
Ama asla bu konuda takdir istemezdi, onun için zeka, çalışkanlık, kültür gibi vasıflar önde gelirdi.Tevazu onun doğal gelişmiş bir yönüydü. Hayatta en korktuğunu yaşadı sonlarda, tüm algısı kapandı ve benim çocuğum oldu..
Annişkom, canımın ta içi, örnek aldığım Cumhuriyetçim, en iyi dostum, gururum ve son vedam..
“Annişkom seninle beraber geçirdiğim son iki sene benim için çok acıydı ama bir o kadar da özeldi. Seninle çok farklı şeyler paylaştık ve sen her ne kadar dünyaya kendini kapadıysan da beni hep hissettin, bana da sevgini hep hissettirdin. Bazen annem olarak, bazen çocuğummuşcasına, bazen de yabancı gibi görsen de.. Ne sen benden vazgeçtin, ne ben senden. Senden vazgeçenler olduysa da onlara karşı dahi sen hep sevgi dolu oldun.. Annem olduğun için ve beni ben dünyaya getirdiğin, beni seçtiğin için çok teşekkür ederim sana.. Beni hep kucakladın, sana ne yaşatmış olursam olayım. Babamın kaybında yaşadıklarımı iyi bildiğinden beni yolcu ettikten sonra, ben evde yokken bana veda ettin.. Yine bir Kasım gününde, beni dünyaya getirdiğin günden tam dört gün önce.. Sen giderken hak etmediğin bir şekilde gittin ve bu hayat sana her daim adil olmadı. Ama seni tanıyan herkes seni sevdi, saydı.. Sana vedamızda herkes yanındaydı, nöbetteydi, saygıdaydı.. Akıllardan hiç çıkmayacaksın annişkom. Çok özel bir insandın.. Bir gün tekrar buluşacağız, hep beraber olacağız. O güne değin benden ol hep, benimle ol, hissettirmeye devam et varlığını.. Bu bir veda ama bir sonraki buluşmaya değin. Canımın hep ta içisin, en özel köşemde..”
BAKİ KALAN BU KUBBEDE ÇOK HOŞ SEDALARDINIZ…
İşte ben böyle özel ve seçilmiş anne ve babaya sahiptim. Beni rengarenk yetiştirdiler. Şu anda olduğum kişi oldum sayelerinde. İnsan onlardan birini kaybettiğinde bir kolunu, diğerini kaybettiğinde de diğer kolunu kaybediyor.. Çocukluğunuz o an sonlanıyor. Artık kimsenin gözünde çocuklaşamıyorsunuz. Gerçek yalnızlık onların vedasıyla başlıyor. Ama sizi şekillendirirken size kazandırdıkları var ya.. İşte onlar sayesinde hiç tahmin edemesenizde dimdik ayakta durmaya devam ediyorsunuz. Onların gidişleri sadece beden olarak gerçekleşiyor. O kadar şanslıyım ki böyle değerli bir aileye, böyle özel bir soya, böyle bir kültür yelpazesine sahip olduğum için.. Benim tüm mirasım bu!
Aile bu hayattaki en önemli şey. Kıymetini zamanında bilmek ve devamında da o kıymete sahip çıkmak lazım. İnsanların hayatları gereği belli zamanlrda uzaklaşmalar gerekli olabilir. Ama o uzaklıklarda size kattıkları yok olmaz. Hayatınıza farklı katılımlar olabilir, yeni bir aileye yelken açabilirsiniz soyunuza dahil edeceğiniz. Bunların da aynı kıymeti paylaşmaları çok önemli. Yoksa devamlılık ve düzen sağlanamaz hayatların devamlılğında. Hayatı paylaştıklarınızla ortak çoğaltmalı ve yaşamalısınız; ailenizden sizde kalanları, bağları tüm o sevginin yanında saygı kuvvetlendirir. Sağlayın, sağlatın.. Hak edilenleri yaşayın, yaşatın. Sayın, saydırın. Sevgi zorlanamaz ama koşullar doğurur o sevgiyi yeri ve zamanı gelince. Siz ailenize sahip çıkın.. Düzen aileyle başlar ve sağlanır. Hayatta öğrenim önemli fakat bence ailenizden aldığınız eğitim, görgü, alışkanlıklar, terbiye, size kazandırdıkları hayal gücü ve o hayallerin peşinde koşma azmi de önemli.. Ayakta kalmak ve başarmak bunlarla mümkün. İnsan olmak ta..
Kasım ayı benim için çok özel ve duygusallığım çok yoğun. Size hissettiklerimi bir hikaye tadında ama bir yandan da sizleri sıkmadan vermeye çalıştım. Bu yokluklarına alışamadığım ama başa çıkmaya başladığım annemle babama sesli bir vedaydı sıcağı sıcağına yapma gücünü kendimde bulamadığım. Aynı zamanda diğer yazılarımda da olduğu gibi sizlerle en samimi halimle paylaşmak arzusuydu yaşadıklarımı, hayatımı.
Yine bendendi, benim ve onlar içindi, sizlere sunumumdu içimi.. Kabulleriniz için teşekkür ederim.. Hep sevgiyle kalın, olabildiğince sevdiklerinizle kalın, sevdiklerinizle çoğalın…