Varlık, Bolluk ve Bereket
Biz bolluk bereket ile banka hesaplarımızı çok karıştırıyoruz. Zannediyoruz ki banka hesabımız kabarıksa bolluk bereketli bir yaşam yaşıyoruz, yoksa yoksul… Ama yanılıyoruz… En azından ben yanılıyordum, bunu fark edene kadar… Bolluk bereket odağım ne kadar yanlış yerdeymiş. Ne kadar zengin olduğumu nasıl da fark edememişim… Harika bir şehirde, harika bir doğada yaşıyorum. Böyle nefesi derin derin içime çekebiliyorum… Çevrem harika insanlarla çevrili… Bol bol gülüp, bol bol eğlenip, doya doya zaman geçirebiliyoruz… Sağlığım yerinde… Anne babamı seviyorum ve onlara saygılarımı sunuyorum. Çocuklarımla altlı üstlü oynuyorum, büyüdüklerini görüyorum. Anneleriyle ile gülüp eğleniyoruz nice nice… Harika bir atölyedeyim ve sürekli birbirinden güzel insanlar katılıyor aramıza… İzmir gibi çok güzel bir şehirdeyim, her tarafı antik şehirlerle dolu… Gez gez bitmiyor…
Kendimi akışa bırakabildiğim için nice güzel bilgiler, yazılar akıyor kalemimden ve bu yazılar nicelerinin hayatına dokunuyor… Ve daha neler neler… Bundan zengin bir hayat olur mu? Ve ben bunların hiçbirini görmeyip banka hesabımda olanlara göre zenginliğimi değerlendiriyordum… Bugüne kadar hep bunu yaptım ve kafamı hiç kaldırıp bakmadım. Çok şükürler olsun ki canım evrene, bunun farkına vardırdı bana… Hem de banka hesabımda hiç para bırakmayarak… Bir büyüğüm bana sürekli “Cebinde para yoksa kimse suratına bakmaz, kıçını döner sana” derdi. Elbetteki onun bu inanışına saygı duyuyorum, sonuçta o kendi inanışına göre beni aslında çalışmaya yönlendirmeye çalışıyordu. Önünde saygıyla eğiliyorum onun. Şükür bambaşka bir realite de varmış ve bunu hayatımda yaratmayı başarabilmişim ki henüz kimsenin poposunu bu şekilde görmek nasip olmadı.
Bu noktada diyebilirsiniz ki “Tamam da banka hesabı da önemli.” Önemsiz demiyorum zaten. Fakat zenginliğin odağı o olduğunda işte insanlığın bugünkü durumu ortaya çıkıyor. Mesela esas zenginliğimiz olan doğayı yok ediyoruz ki o hesaplar şişsin kabarsın, biz de kendimizi güvende hissedelim, saygın hissedelim, insanlar bizi kabullensin… Nereye kadar gider bu sahiplenme arzusu? Hele ki gücünüz varsa sınırı yok. Dur durak bilmiyor. Sit alanlarına giriliyor, ormanlarda siyanürle altın aranıyor, koylara oteller dikiliyor, daha fazla silah satmak için savaşlar çıkartılıyor, insanlar acı çekiyor ve daha neler neler… Neden? Varlık, banka hesabında aranıyor. Halbuki Varlık her yerde!
Aman abartıyorsun, herkes nefes alıyor be diyorsunuz di mi? Hadi bir de bir koah hastasına sorun bunu bakalım. Hatta kapatın burnunuzu üç dakika da göreyim bolluk nerede… Acil varlık mı istiyorsunuz… Çekin nefesi içinize derin derin. Her yer Varlık… Herkes Varlıklı aslında…
“Güzel kardeşim, bu söylediklerin güzel nameler de gelmiş kredi kartı borcu kol gibi. Geçen ayın kirasını ödememişim. Bir sürü borç birikmiş. Kendimi kırlara bayırlara mı vurayım yani. Ne yani?” diyebilirsiniz şimdi. Ay ne güzel, aynen ben de yaşıyorum bunu. Ama ben diyorum ki Varlığı ve gerçekten Varlıklı olmanın nerede olduğunu keşfettiğimizde ve Varlığın enerjisiyle dolduğumuzda, banka hesabımıza da o enerji bir şekilde akacaktır. Nasıl bilmiyorum ama olacaktır ve olur da… Ama püf noktası şu: Odağınız neresi? Gerçek Varlık nerede? ve Varlıklı olmaktan ne anlıyoruz… Karşınıza geçip böyle ahkam kestiğimi düşünmeyin. Cidden ben de daha çok yeni farkına varıyorum Varlıklı olmanın ne demek olduğunun ve paylaşmak istedim işte… Abe valla körmüşüm kör…
Şimdi durun ve kendi zenginliklerinizi düşünün. Ne kadar zenginsiniz, ne kadar Varlıklısınız ve çevreniz ne kadar Varlık dolu… Sonra da gerçekten ama gerçekten şükredin edin her şey için… Şükretmek demek de öyle kuru kuru sözel teşekkür değildir bu arada… Anneannenizin sizin için özene bezene hazırladığı ıspanak böreğini yiyip, kendinizden geçtiğiniz andaki yüz halinizden hem sizin hem de anneannenizin yaşadığı mutluluktur. Evren de bize özene bezene nice güzel börekler açar ve bizim onun tadını çıkartmamızdan mutluluk duyar. İşte şükretmek budur: Ispanaklı böreğin tadını çıkartmak…
Varlığımız afiyetiniz olsun…