Vasatın sınırlarına sığmadım ve sığmayacağım
Kapak fotoğrafımdan hareketle filanca anaokulunda okuduğum keşfedilince, “o anaokulunda yaşanmış, hatırladıkça utanmazca güldüğüm çok sabıkam var.” demiştim.
Toplumun baskıları bizi boğmadan önce çok eğlenceliyiz aslında, çok neşeliyiz.
Büyümek dediğimiz şey, utancı, utandırılmanın hapishanesini öğrenmek demek.
Oğlumun anaokulunda, uygunsuz davranışlar, çocuklar korosunun “çok ayıp, bebek!” şarkısıyla küçümseniyordu.
“Bebek misin, artık büyü, 3 yaşına geldin” filan…
Halbuki o yaştan başlayarak, hepsi, ayıpladıklarına devam etmek istiyorlardı.
Toplum, ortalamaya uygun beklentilerin dışını ayıp buluyordu, ve biz bunu ilk sosyalleşmede dışlanarak öğreniyorduk.
Hep söylüyorum ama, doğurganlığın başladığı buluğ dönemi, neşesiz kısır döngüleri de başlatıyor.
Ayıplanmamak için, ortalama tornasında, en güzel ve en bize özel yanlarımızı gönüllü feda ediyoruz.
Son yıllarda dünyada da, bizim ülkemizde 13 senedir yaşadığımız mediokrasi hakim.
Doğru sözcük “avam”, ama siyaseten doğru bir sözcük değil, o yüzden “vasatın yönetimi” diyelim.
Vasatlar bizi yönetirken, kendi griliklerini normal, ve bizim gökkuşağımızı anormal olarak tanımlıyorlar.
Neşemizi, rengimizi, kahkahamızı ve hayatımızın anlamını çalıyorlar.
Çok ama çok yaramazdın diyorlar, ama bence yararlı bir çocuktum.
Hala anlatılan hikayelerim var.
Ve ben onları her hatırladığımda utanmazca gülüyorum.
“İyi ki yapmışım” diyorum, “eğlendim ve canıma değdi” diyorum.
“Vasatın sınırlarına sığmadım ve sığmayacağım”.
“Hoca biz senin gençliğini de biliriz” diyenler de olabilir, saygım var, beraber gülelim.
Geçmişinize utanmadan gülmek, gerçek neşenin başlangıcı.
Yüzleşmek, affetmek, helalleşmek, şifa, zihnin özgürleşmesi, arınmak vesaire, hepsi buna hazırlık.
Hepsi geçmişe, ve aslında, bugün gülebilmek için.
Sabıka, ayıp, utanç filan boşverin, ooh, iyi ki yaptınız, canınıza değsin smile ifade simgesi
Ne haliniz varsa, gülün.
Gülün, ve güldürün.
Ölmeden önce ölmek, ölebilmek, ölürken gülmek, gülebilmek, yaşarken çok gülerseniz mümkün…