Ve Halkım Youtube’u Keşfetti
Yaşamımız, ”Influencer” larla yeni bir boyut kazandı. Bu kelimeyi İngilizce olarak kullanmaya da alıştık; zira haberlerde de, köşe yazılarında da bu şekilde yer alıyor. Kimisi de fenomen demeyi tercih ediyor. Sosyal medya veya dijital kanallar aracılığıyla, belirli bir topluluğu etkileme ve yönlendirme gücüne sahip kişi anlamında kullanılıyor. Youtube kanallarında makyajla ilgili tüyo veren, astrolojiyle birbirinin benzeri kehanetlerde bulunan veya bir meslek alanında guru olduğunu iddia edenler; kısa videolar çekip, paylaşıyorlar. Ne diploma aranıyor bunun için, ne de mesleki deneyim. Yani iş aramaktan daha kolay; sadece kendinize güvenin yeter.
Influencer olma işi, eğer tutarsa, çok da kârlı. Bir markanın ismini geçirmeniz, örneğin Instagram hesabında paylaşmanız için pazarlık 30.000 TL’den başlıyor. Yani binlerce, milyonlarca insanı etkileyebilecek bu paylaşımların hepsi kişisel deneyimlere veya beğenilere dayanmıyor. Bildiğiniz reklam, ancak çeken ajanslar değil; halk ağzıyla konuşan, benzer zorluklardan geçtiğimiz, sizin, benim gibi insanlar. Örneğin kilo almışlar, sonra vermişler; batıp, çıkmışlar vs… Samimi ve gerçek olmaları en çekici yanları olan onca influencer, kısa bir zaman içinde hayatlarında görmedikleri kadar büyük bir ilgiyle karşılaşınca; kendini Hollywood & Yeşilcam yıldızlarıyla ya da Steve Jobs gibi iş dünyasının efsaneleriyle bir tutmaya başlayarak; komik duruma düşebiliyorlar. Psikolog olduğunu söyleyen, çocuk bakımı hakkında fenomen olmaya başlayan birisi, aslında sosyolog çıkabiliyor. ”Ha psiko, ha sosyo, ortak dersleri de var zaten; okumuş olduğuna şükret” durumunda da bulabiliyoruz kendimizi.
Youtube videolarının da, Internet üzerinden ücretsiz eğitim veren kanalların da çok faydasını gördüm. Ancak Internet’teki kalitesiz içerik o kadar çoğaldı ki; neredeyse doğru kaynağa ulaşmak için rehberlere veya kurslara ihtiyaç duymaya başladık.
Ben de on yılı aşkın süredir, bloglarım aracılığıyla, sürekli paylaşımda bulunuyorum. Dolayısıyla bu dünyaya uzak değilim. Yazılarını, görüşlerini kitlelere ulaştırabilmek, müthiş bir keyif. Bazen bir dergide yayınlanabilecek bir yazımı, kimsenin değerlendirmesinden, hiç bir editörün kaleminden geçmemesini istediğimden dolayı sadece kendi blogumda paylaşabiliyorum. Yazmak bazılarımız için terapi. Gelen yorumlar, şu dünyada yalnız olmadığınızı gösteren, müthiş bir destek. Ancak bu ilişkideki en büyük kazanımım belki de profesyonelleşmemekti, bir Influencer ya da bir fenomen olmamaktı. İçtenliğimi kaybetmemek, dikkat ve odağımı dağıtıp, uzmanlaşmaya odaklayacağım enerjimi, herkese mavi boncuk dağıtmaya harcamamaktı en doğru yaptığım şey.
Reklam endüstrisinin önce parlatıp, sonra kısa zamanda harcayacağı birisi olmak, ya da olmamak. Önemsediğimiz ve insanlara en büyük hediyemizi verebileceğimiz bir konuda uzmanlaşmak için her şeyimizi ortaya koymak, ya da koymamak… Kısa yolu tercih etmek, ya da etmemek… Gerçek Influencer’ları zaman ve kaliteli içerikleri gösterecek. Herkes Youtube videosu çekebilir, herkes blog yazabilir; ancak herkes ”etkili” olamaz. Örneğin benim için Brain Pickings , Hülya Reis yerlerini sağlamlaştırdılar bile. Başkaları da var…
Bilgi ve donanımları, paylaşmak için ayırdıkları zaman ve emekleri, hayatıma kattıkları zenginlikler için çok teşekkür ederim.