Yapay duygu
İnsan, öteki her şeyde olduğu gibi robotları yaratırken de tek bir şeyi istiyor: Ölümsüzlük!
Kritik süreler şunlar: 13,7 milyar yıl. 4,5 milyar yıl. 6 milyon yıl. Sırasıyla evrenin, dünyanın, insanın yaşı! Altı milyon yıl geçmiş ve insan hala bir başka insanı öldürmeyi aklının ucundan bile geçirmeden yaşayıp gitmeyi “öğrenememiş”. Sadece o mu? Henüz öğrenememiş olduğu daha pek çok kötü alışkanlığı var. Paylaşmayı öğrenememiş, gereksinim duyduğu kadar üretip doğal kaynaklarını dengeli kullanmayı öğrenememiş, üzerinde yaşadığı dünyayı diğer canlılarla adil şekilde paylaşmayı öğrenememiş.
Bildik canlı türleri içinde belki de en ileri yaşam modelini geliştirmiş. Doğa ile arasındaki etkileşimi korku-bilgi-sevgi sürecinden geçirmeyi başarmış. Bilmemekten kaynaklanan korku yüzyıllar içinde yerini bilginin yol göstericiliğinde sevgiye bırakmış. Ancak milyonlarca yıllık bu macerasının önemli her bir kilometre taşının kaydını da bir kenara yazmayı ihmal etmemiş. İnsan beyninin amigdala kısmı geçen altı milyon yıllık zaman diliminin özellikle bu “korku” merkezli bölümünün kayıtlarının mirası belki de. “Duygu” merkezi!
Şimdi bu yaşam formu (insan) kalkmış bir yandan altı milyon yıllık macerasının bir benzerini yüz senelik bir sürecin içine sığdırarak bir benzerini yaratmaya çalışıyor. Diğer yandan da bunu günahı ile sevabı ile yapmak istiyor! Neden robotların da duygularının olmasını istiyoruz?
Duygularla yaşamak o denli idealse insan neden doğaya karşı olan o korkusunu yenmeye çalıştı? Neden bilmek istedi? Beynin bilişsel kapasite ve becerisi neden gelişti de gelişti? Ey insan, derdin ne? Nedir bu çelişki?
Bellidir ki değil altı milyon yıl belki de 13,7 milyar yıllık süreç içinde insanın öğrendiği, öğrenmek zorunda kaldığı temel bir bilgi var. Edebi ifadeyle zikretmek gerekirse; “insanın trajedisi”. İnsan o korku-bilgi-sevgi sürecinde öleceğini de bildi. Ölümü idrak etti. Hırçınlığı ondan. Kapitalizm bu ölüm-kalım hırçınlığını son ikiyüz elli sene içinde metaforik bir hale dönüştürdü. Ölüm-kalım savaşları artık yeni bir ürünü satma, daha çok para kazanma, kariyer basamaklarında yükselme gibi kavramlar için verilir hale geldi.
İnsan gerçekten de kendisi-gibi bilişsel kapasitesi, özgürlüğü, yasal-hukuksal hakları olan yeni bir “canlı türü” yaratırken, onun ölümlü olmasını da istiyor mu? Ölümü bilmesini? Böylece hırçınlaşmasını?
Her yol bunu istememesi olasılığına çıkıyor gibi. Basit metafizik diyor ki tanrı-insan ilişkisinde benzer bir durum varsa o zaman tanrı da insan gibi ölümlü olmalıdır. Kapitalizm diyor ki o kadar yatırım yapıp da ortaya çıkaracağım “makine”nin ömrü ne kadar uzun olursa fayda-maliyet analizi açısından benim için o kadar iyi olur! İnsan, öteki her şeyde olduğu gibi robotları yaratırken de tek bir şeyi istiyor: Ölümsüzlük!
Mozart’ın bir bestesini dinlerken ya da Dostoyevski’nin bir romanını okurken ölümsüzlüğün kokusunu alabilen insan artık bunun ötesine geçmek istiyor. Kendisi gibi bir cisim yaratmak ve ona ruhundan değil, ruhunun tamamını üflemek istiyor! Bunu başarır ve bilişsel mirasıyla birlikte duygusal mirasını da robota transfer edebilirse… İşte o zaman “Zeki Müren de bizi görmeye başlar!”