Yarı aziz yarı günahkar bir bilge
Çok düzgün yaşadığını düşünen kişiler vardır. Dini vecibelerini eksiksiz yerine getiren. Sanki ağır bir roldür insan için tamamen doğru olabilmek. Bu Dünya’da aziz rolü oynayabilmek… Yani ışıkta yaşamak ve geceyi reddetmek gibidir. Geceler de hayata dahildir hatta bir elmanın diğer yarısıdır. Öyleyse yaşamın diğer yarısını tamamen reddetmek ile hayatı anlamak mümkün değildir. Bundandır ki azizler hep kıvranır… Azizin varlığı ise diğer yarısını, yani günahkarı yaratır. Azize duyulan saygı arttıkça günahkar daha çok kınanmış olur. Böylece ara gitgide açılır. Aslında mantıksal olarak bir aziz ve bir günahkar birbirinden pek de farklı değildir. Farklı olan sadece seçimleridir. Sadece biri geceyi yaşamayı seçmiştir, diğeri de gündüzü. Öyle ki aziz ve günahkar da madalyonun iki yüzüdür. Bütünün sadece yarısını yaşayabilmeleri onları bir şekilde ıstırap içinde bırakır. Çünkü bu insanın doğasına aykırıdır…
Günahkar ıstırap içindedir çünkü o, erdemli olmanın huzurunu kaçırır. Aynı şekilde aziz de ıstırap içindedir çünkü o, içinde yok edemediği tüm dürtüleri bastırmaya çalışmaktadır. İki tarafın da bastırmaya çalıştığı aslında varlıklarının bütünselliğidir. Bütünü reddedebilir misin? Asla!
Eğer bir azize derinlemesine bakarsan bilinçaltında bir yerde bir günahkarın saklandığını görürsün. Şekerci dükkanının vitrinine bakan bir çocuk gibidir. O şekerlerin zararlı olduğuna emindir ama bir yanı o şekerlerin renkli dünyasını merak etmektedir. Ve aynı şey bir günahkar için de geçerlidir. Ona da derinlemesine baktığında derinlerde bir azizin uyuduğuna şahit olursun. Azizin bilinci günahkarın bilinçaltıdır. Günahkarın bilinci ise azizin bilinçaltıdır.
Aziz ve günahkar arasında bir ince çizgi vardır. Bu çizgi elmanın ortadan ikiye ayrıldığı yerdedir. Yine bu kişi madalyonun dik durduğunda iki yönünü de görebilendir. İkilemi çözen bilge kişi yaşamın bütününe dahildir. O; gündüzü de geceyi de deneyimler. Bilge kişi; şekerci dükkanına girer sadece şekerleri deneyimler, oranın bağımlısı olmamayı öğrenir… Şekerleri deneyimlemek onu bir günahkar yapmaz. Hayata doğrular da yanlışlar da dahildir. Bilge her haliyle yaşamı anlamlandırma arayışındadır. O; ne bir azizdir, ne de bir günahkar. O; gündüz bir aziz olabilir, belki gece de bir günahkar… O; azizi de anlama gayretindedir, günahkarı da. Dolayısı ile yaşam bilgenin küresinde dönmektedir. Bazen gece,bazen gündüz sanki yin ve yangdir bilgenin küresi… Bilge var olanı, olduğu gibi kabul edendir. Gerçeği mutlak çıplaklığı ile görendir. Onun yaşamın akışına müdahale etmek gibi bir derdi yoktur. Gerektiğinde hayata bir seyirci olur, gerektiğinde başrolde yaşam oyununu oynar. O; hem sahneye hem de izleyici koltuğuna aittir. Yaradılışı alkışlayan, yaradanı hissettiren…
Bilge kişi mükemmel bir döngüdür. Her şeyi içerir ve hiçbir şeyi inkar etmez. Bilgelik kişini varlığında gerçekleşen bir devrimdir. Kişinin tecrübeleriyle anlamlanan özgün bir devrimdir.
Bir çocuğun yürüyebilmesi çocuğun gayretinin eseridir. Anlatmakla öğrenilmez çocuğun yürüyebilmek için defalarca düşmesi gerekir. En nihayetinde çocuk yürür ve hatta koşar. Rüzgarı teninde hissetmek de, durağana meydan okumak da salt kendi deneyimidir. Ona bu hazları yaşatan sadece kendi azmidir. Asla salt bilgi değildir bilgelik. Bilgiyle koşamaz insan. Sadece kendi deneyimlemelidir. Bilgelik gerektiğinde acıtan bazen ruhunu okşayan deneyimlerden geçer. Hayat yolunda ışık tutarak yürümesi için yaşam yürüyüşünü her yönüyle deneyimlemesi gerekir… Deneyimlere ihtiyacın olmasaydı doğmazdı aziz. Ve anlamlara ihtiyacı olmasaydı ölümsüz olmalıydı günahkar… Doğumu deneyimledi insan ve yaşamı deneyimledi. Gündüzü deneyimledi ve geceyi de… Sevgiyi de, nefreti de… ancak en sonunda anlamak için ortada durdu ve iki tarafa da baktı. Anlamlar önündeydi. Çünkü kişi artık bir bilgeydi…
Eğer sadece bilgeleri anlamaya çalışanlardansan yani kendine ait bir deneyimin ve fikrin yoksa: yaşam yolunda diğer bilgelerin ayak izlerine basarak ilerliyorsun demektir. Yani onların deneyimlerini tekrarlıyorsundur. Belki başka birinin aydınlattığı yolda ilerliyor olabilirsin ancak ayakların basılmamış bakir yerlere değmiyorsa yine kendi bilgeliğinden söz edemezsin. Bu tarz bir bilgelik başkasının bilgeliğidir, ezberdir ve sürekli laf gevelemektir. Bu bilgileri kullanarak kendini süsleyebilirsin, egonu da güçlendirebilirsin. Ancak gerçeği asla bilemezsin. Kullandığın bu bilgiler yalnızca linguistik bir analizdir. Elbette mantıklı ve akılcıdır ancak sezgisel ve deneyimsel değildir. Bilgelerin keşfettiği her şey tanrısallığa ve dünyevi hayata olan sevgileriyle ilintilidir. Bu iki sevgi de bütünseldir.
Ancak bir de bilge maskesi taşıyan günahkarlar vardır hayatta. İşte hayatta karşılaşabileceğin en tehlikeli insanlar onlardır. Onlar madalyonun herhangi bir yüzüne veya elmaya dahil değildirler. Aslında gerçek bir bilgeyi bir kurnazdan ayırt etmek zordur. Ancak önemli bir nokta vardır bilge kişi ve bir kurnaz günahkar arasında. O da bilgeliğin asla her istediğini yapmanın kamuflajı olmadığıdır. Derinlerde gerçek seçimi olan günahkar yüzeyde bir bilge taklitçisi ise onun bilge kavramının tam karşıtı olduğunu anlamalıyız. Bu tarz kişiler günahkarlardan bile tehlikelidir çünkü bilgelik maskesine sığınıp kendilerine müritler oluştururlar. Ve kendilerine ait bir kitle oluşturduktan sonra bu kitle ile başka kitlelere zarar verirler. Üstelik bunu bilge ve aziz maskesi ile gerçekleştirmeye çalışırlar ve ne yazık ki gerçekte azizlikle uzaktan yakından ilgileri yoktur. Bu kişiler günahkarların da en tehlikeli olanlarıdır. Tarihte ve şimdilerde kendilerine bu şekilde müritler edinmiş siyasetçiler de görmek mümkündür. Bir ulus için kitle imha silahı mahiyetinde olabilecek nitelikte bir tehlikedir böyle liderler. Kitleleri ve toplumsal değerleri bir bir yok etmeye yetecek müritler edinmişlerdir.
Bu şekilde umutsuzca istilaya uğramış toplumların kurtuluşu gerçek bilgelerin yani aydınlanmış kişilerin birliğine bağlıdır. Aydınların istikrarı ancak milleti yeniden aydınlatabilir. Her doğan güneş yeni bir umuttur bilgeler ve azizler için. Öyleyse döngü devam ettikçe umut hep var olacaktır. Sevgiyle ve umutla gidilen her yol bilgeleri en nihayetinde zafere ulaştıracaktır. Ve bu yolda halkı motive etmek ve aydınlatmak da asli görevleri arasındadır.
Gerçeği sahte bilgelik ışığıyla ucundan gösterip tamamını karanlıklara hapseden kurnaz liderlerin sonu hep hazin olmuştur. Gerçekleri öyle karanlıklara hapsetmişlerdir ki yaşam yolunun mutlak sonuna geldiklerinde kendileri ile birlikte isimleri de tarihin karanlık mahzenlerine gömülür ve nefretle anılır. Sahte ışıklarını söndürmeye bile gerek yoktur. Ancak gerçek aydınlık geldiğinde, sahte ışık tüm şaşırmış kitleye de anlamsız görünecektir… Asıl olan Tanrısal ışığı toplumda sevgiyle büyütmek ve milletin üzerine gururla yükseltmektir. Bu yollar ve hain tuzaklar bazen çok acıtsa da canımızı, düştüğümüzde kalkmayı bilmeliyiz toplum adına. Bilgeler olarak elimizde sevgiyle taşıdığımız meşale ile yılmadan yürüdükçe büyümeli ışığımız…