Yaşam Sanatında Ustalaşmak
Okuduğum son bir kaç kitabı bitirmek için can çekiştikten, hatta birinin yazarına fikirlerimi ki pek olumlu değillerdi yazmayı bile düşünüp vazgeçtikten sonra, bir çırpıda okuduğum bu kitabı blogumda da tanıtmak istedim. Diğer kitaplardan memnuniyetsizliğimin sebebi, yazarların konuları çok basit ele almaları, bende daha çok kendi PR’larını yapıyormuş hissini doğurmalarıydı.Örneğin zihin kodları üzerine bir kitap aldım, 190 sayfa. Kısa yazma zorunluluğu veya sayfa sayısında bir kısıtlama mı vardı da, hiç bir konunun derinine inmeden, uçar gibi yazılmıştı diye merak ettim.Ancak kitabın yarısında yazarın diğer kitapları, projeleri vb. tanıtılıyor, web sitesinden kolaylıkla erişeceğim bu bilgileri okumak için 20 küsur lira ödemek zorunda kalıyordum.
Edebi eserlerden memnuniyet okuyana bağlı.Bazı romanlar o kadar derin ki, erken karşılaştıysak eğer o büyülü bağ kurulamıyor. Böyle kitapları asla elden çıkarmıyorum, yıllar sonra açıyor yeniden okuyorum. Bazen sarıyor, bazen sarmıyor.
Ancak yönetim veya kendini geliştirme konularındaki kitaplarda, yazarın niyeti de, birikimi de çok açık seziliyor. Herkes liderlikten bahsediyor ve gerçek bir bilgi bulabilmek için dön dolaş yine Drucker okumak zorunda kalıyorum. NLP ve zihin programlama konulu kitaplardaki basitlikse içler acısı nitelikte.
Tam bu düşüncelerle dolu ve hayal kırıklığı içerisindeyken Benjamin Zander’in ”Yaşam Sanatında Ustalaşmak” isimli kitabı imdadıma yetişti. Arkasında bir ömür olan kitapları çok seviyorum. Benjamin Zander ünlü bir orkestra şefi, Boston Filarmoni’nin. Kitabında da en iyi bildiği konudan; müzik ve orkestra yönetiminden örnekler veriyor. Ancak odağı insan ve potansiyeli. Olasılıklar evreninde, olağanüstü yaşamlar yaratmakla ilgili yaklaşımını paylaşıyor.
Yönetim derslerinde orkestra şefi örneği çok verilirdi. Bana göre orkestra; içinde uyumu yakalamış, sorunsuz ortamın simgesiydi. Lider de şefti. Kitapta iş tatminin en az olduğu mesleklerde sondan ikinci sırada orkestra müzisyenliğinin geldiğini yazması çok dikkatimi çekti. Müzik tutku işiydi. Bu kadar tutkulu ve alanlarında en iyi müzisyeni bir araya getiriyor ve ahenk yaratıyordunuz. Birden farklı bir gözle bakmaya başladım. O siyah beyaz, ciddi kıyafetlerinin ardındaki hırs, disiplin ve hayaller ön plana çıktı. Tek bir notayı kaçırmanın bile nasıl stres yarattığı, rekabetin had safhada olduğu, orkestra şeflerinin egodan firavuna dönüşme riskinin olduğu bir ortamdı orkestra.
Benjamin Zander gerek öğrencilerinin, gerekse yönettiği orkestralardaki müzisyenlerin en yüksek potansiyellerine ulaşmaları için çok çabalamış.Her şeyden önce kendi üzerinde çok çalışmış ve farklı, adına olasılıklar evreni dediği bir alana adım atmış. Karşılaştığınız her sorun yapıcı bir bakış açısıyla yaklaştığınızda hem siz, hem de karşınızdaki için en yüksek olasılıkları doğurabilir. Suçlamak yerine teşekkür etmek, kendini savunmak yerine dinlemek, hesapçı zihin yerine iyiliğe odaklanmak bu evrenin kapılarını size açabiliyor.Yanlış yapmaktan korkmak yerine, müzikle akıp gitmenizi sağlayabiliyor.
Bunlar da hep duyduğumuz şeyler diyebilirsiniz, ancak kitapta çok daha fazlası var.Optimist yayınlarından çıktı ve son aylarda okuduğum en güzel kitaptı.
http://birdenbire.blogspot.com.tr