Yaşamlarımız bir illüzyon mu?
Yaşamlarımız bir illüzyon mu?
The Truman Show isimli bir film vardı; 1998 yılına ait, sinema tarihine geçen bir yapım. Filmi bu kadar özel kılan; ‘sanal gerçekliğin’ yeni popüler olduğu dönemde, sanal gerçekliği çok başarılı bir şekilde betimlemesiydi.
Bir adada, sakin, mutlu, huzurlu bir kasaba… Ana karekter Turuman Burbank, o adada doğmuş, büyümüştür. İşiyle, eşiyle, ailesiyle, dost ve arkadaşlarıyla; ‘sıfır sorun’ ortamında yaşamaktadır. Ancak, Turuman 30 yaşına geldiğinde, insani sezgileriyle; bir terslik olduğu hissine kapılır. Denize açılıp, kasabanın dışındaki hayatı merak etmeye başlar. Fakat kendisine, babasının denizde boğulup öldüğü söylendiği için deniz fobisi vardır ve buna bir türlü cesaret edemez.
Bilmediği, kasabanın ve kendisine öğretilen yaşam hikâyesi, aslında 50 bin kameranın kullanıldığı, 24 saat yayın yapan bir TV şov programının setidir… Adada yaşayan herkes; eşi, ailesi, dostları, komşuları dizinin oyuncularıdır.
Bir sabah gökyüzünden bir spot lâmbası düşer. Hemen akabinde, kasabanın radyosunda, lâmbanın bir uçaktan düştüğü yayınlanır.
Fakat Truman artık şüphelerinin kıskacından kurtulamaz ve adadan çıkış yollarını arar. En sonunda, en büyük korkusunu yenerek denize açılır. Set ekibi ve şovun yaratıcısı Christof, onun geri dönmesini sağlamak için denizde fırtına, dev dalgalar yaratırlar fakat Truman pes etmez…
Tam artık kurtulduğunu sanıp güneşli denizde ilerlerken teknesi birden gökyüzüne çarpar!
Çünkü onun gökyüzü olarak yıllardır gördüğü şey aslında gökyüzü görünümlü set duvarıdır.
Bir röportajda şovun yaratıcısı Christof’a şöyle bir soru yöneltilir: “Truman bunca yıldır neden hiç şüphelenmedi?”
Christof’un cevabı kısacık ama çok çarpıcıdır: “Dünyanın gerçekliğini, bize sunulan haliyle kabul ederiz. İşte bu kadar basit.”
Hamiş:
Kendisine sunulan dünyanın gerçekliğini reddeden Truman, cesareti ve azmi sayesinde ‘yaratıcısını’ yenmiş ve sahte dünyanın sınırına ulaşmıştır. Ve tam o sınırda şovun yaratıcıyla aralarında bir konuşma geçer:
Truman: “Hiçbir şey mi gerçek değildi?”
Christoph: “Sen gerçektin! Seni izlemeyi bu kadar güzel yapan da buydu. Beni dinle Truman. Dışarıda, senin için yarattığım bu dünyadan daha fazla gerçeklik yok. Aynı yalanlar. Aynı ikiyüzlülük. Ama benim dünyamda korkacak hiçbir şeyin yok.”
Şimdi Truman’ın önünde özgür ve gerçek bir dünyaya açılan kapı durmaktadır. Bu kapıyı araladığında Truman’ı zifiri bir karanlık karşılar. Yani: BELİRSİZLİK!
İşte asıl cesaret gerektiren nokta burasıdır.
Eski, alıştığı ve güvenli olduğu hayatı bırakmak ve içerdiği tüm belirsizliğe rağmen yeni hayata başlamak!
(Yazımın bazı bölümleri alıntıdır)