Yaslarımız ve Yeniden Doğabilmek
Çok sevdiğim bir yakınımın babası, sonsuzluğa geçti.
Ve o üzgün.
Ben de geçen yıl yaşadım aynı deneyimi.
Üstelik, sonrası da travmalıydı biraz.
Zihinle kararlaştırılmayan bütün ayrılıklar, yas içerir.
Ruhlar bilir, kararlarda zaten vardırlar, ve onlar ağlamaz.
Ama zihin, hep kolaycı, konformist bir “her şey olduğu gibi devam etsin” çabasındadır, ve ayrılıklarda, aslında ruh özgürleşse de, zihin ağlar.
Yaslar, yaşanacak.
Yaşanmazsa, sonrasında, çok uzun süre, hep yeis içinde olursunuz.
O gözyaşlarını ağlamazsanız, içinize akarlar, ve sonra sizi hasta da ederler.
Ya da, ağlamadığınız o gözyaşları, o sırada size anlamsız gelen anlarda akıverirler.
Yasta, dört süre var.
11 gün, 21 gün, 40 gün ve 280 gün.
11. gün, hayatın devam ettiğini algılarsınız, ve ilk vedalaşma olur.
21. gün, isyanınız biter.
40. gün, acı biter.
280. gün, son vedalaşmayla, huzur başlar.
En ilginci şudur ki, aynı süreler, ölmeden önce ölme yolunu seçenler için de geçerli.
Ve 280 gün sabredemeyenler, diğer süre kavşaklarında, yoldan vazgeçerler.
Sevdiklerinizin yasını tutun.
Ölmeden önce ölme çabanız varsa, kendi yasınızı da tutun.
Ama hatırlayın, aynı 280 gün, aynı zamanda, rahme düşen tohumların, bir insan yaratarak, hayata doğma süresi.
Hem çok uzun, hem çok kısa bir süre.
Yeniden doğmak için, o sabra değer.
Yaslarımızı yaşayıp, her seferinde yeniden doğabilmekte buluşalım…
Korkut Keskiner
(Değerli Samim Akbaşlı ve Yüksel Keskiner’in anısına – Ruhları şad olsun – Berk Yüksel)