Yazmaya Dair
Yazmaya Dair….
Belalı iştir yazmak. Belalı ama tatlıdır da. Savaşımdır özünde. Aynı zamanda kendi kendinle konuşmaktır. Bir yerde vazgeçilmez bir tutku, yaşamaktır da. O nedenle yazdıklarım sonsöz değildir, ama benim sonsözlerimdir.
Yaşamın katmanlarını görmek, anlamını, değerini bilmek, öğretmek, bütünü var eden ayrıntıları tespit etmek, yaşamdaki güzellikleri herkesin tatmasını istemek, anlamak, algılatmak, evrensel değerlerin yerleşmesini sağlamak, bizlerden sonraki kuşakların mutluluğunu kurmak, kendi deneyimlerimizin, acılarımızın, bozgunlarımızın varsa başarılarımızın, sevinçlerimizin yorumunu yapmak, insanoğlunun güzel yarınlarının düşüncede, duyguda, bilinçte ilk çiçeklerini açtırmak… Budur yazdıklarımın anlamı, varlığımın önemi.
Her yazı bir düşünce topluluğudur aynı zamanda. Sessiz kalmamanın, kaçınılmaz tepkinin, çığlığın adıdır. Öfkenin de tanımıdır. Saftır, samimidir, art niyetsizdir.
Yazmanın aldığı şekil öyküdür, romandır, şiirdir, denemedir ya da bambaşka bir şey. Yazı mutlaka akacağı bir kanal bulur kendine bir şekilde. Aforizmalar ile başladım, kentlere yöneldim, öykülerde aktım, şimdi de deneme de durdum.
“…….Yazılarım damıtıktır, beklerler, aceleleri yoktur…..”
Yazmak, boşalmak, sonra yeniden dolmak. Hiç kimse için olmasa da kendim için yazıyorum. Sait Faik’in dediği gibi “ yazmasam deli olacaktım” dediğim için yazıyorum.
Yazmak, söylemek, duyurmak, bugünden yarına kalıcı yapıtlar bırakmak her eli kalem tutanın hayalidir. Ama her yazı yazan iyi yazarda değildir. Bunu biliyorum.