Zerdüşt
Zerdüşt şöyle der: “Cahil insan, Ahura Mazda’nın katına ulaşamaz. Bilgi, insanın gönlünü aydınlatan tanrısal bir ışındır ve sevgi ile biçimlenen bir mutluluk unsurudur. Mutluluk kişinin aydınlanması ve karanlığın etkisinden kendini kurtarmasıdır. Mutluluğu sağlayan sevgi ile yaratıcılık birbirlerine gereksinim duyar ve birlikte var olurlar.”
Zerdüşt, M.Ö. 600 yıllarında yaşamış İranlı büyük bir bilge inisiyedir. Zerdüşt’e göre, evrene egemen olan iki güç vardır. İyiliğin simgesi aydınlık ve kötülüğün simgesi de karanlıktır. İyilik, tanrısal “Ahura Mazda” (Hürmüz)’nın, kötülük ise “Ehriman”’ın kişiliğinde toplanır. Ahura Mazda, evrenin yaratıcısı, erdemlerin, iyiliğin, güzelliğin, doğruluğun ve sevginin kaynağıdır. O’nun simgesi, aydınlık veren Güneş’tir. Güneş’in yeryüzündeki simgesi ise “ateş”tir.
Tek tanrılı sistemi getirdiği için peygamber olarak da tanınan Zerdüşt’ün hayatıyla ilgili bilgiler daha çok efsanelere dayanır. Zerdüşt, 23 yaşından itibaren Sabalan Dağı’ndaki bir kutsal mağarada inzivaya çekilir. Zerdüşt, tefekkür, derin düşünme, nefs mücadelesi ve basiretini açmak amacıyla “yedi yıl” mağarada kalır; Ahura Mazda inancına ulaşır. Zerdüşt’ün Ahura Mazda inancı, Tek Tanrı inancıdır. Zerdüştçülüğün Ahura Mazda inancındaki düalist felsefe iyi ve kötü, yani ruh ve nefs arasında olur. İnsan ruhu iyinin ve kötünün savaş alanıdır ve dinin baş ilkesi Zerdüşt’ün: “Kötüye diren!” sözüdür.
Aydınlık-karanlık, iyi-kötü olarak karşıtlıkları bir din sistemine ilk sokan kişi Zerdüşt’tür. “Karşıtlık” üzerine kurulu felsefi yaklaşım, tarih boyunca birçok inanç düzeninde yer almıştır. “Elohim” de varlıklar karşıtlığı ve ikiliği anlamında kullanılır. Hermetizm’de (Osiris-Seth), Çin’de (Yin-Yang), Hindistan’da (Brahma-Şiva), Ege’de (Zeus-Hades), ve Türk Şamanizmi’nde (Ülgen-Erlik) buna örnektir.
Hürmüs;(Hermes) iyilik, doğruluk, güzellik, zekâ, yüce varlığı sembolize ederken Ehirman; zeki olmayan düşünceyi, haramı, erdemsizliği sembolize eder. İyilik ve kötülüğün savaşının galibi daima iyiliktir ancak bu mücadele sürer gider.
Zerdüşt şöyle der: “Kötünün bilinmediği yerde iyiyi tarif edemezsin, her şey zıttı ile tamamlayıcı olur”
Zerdüştlük eski İran’da Zerdüşt tarafından kurulan tek tanrılı inanç sistemlerinden biridir. Tek tanrıya verdikleri isim Ahura Mazda’dır. Zerdüşt’ün geliştirdiği öğretinin kökeninde güneşin ve ateşin kutsallığına inanan eski İran dini “Mitraizm” yatmaktadır. Mithra, kapalı bir çevrenin gizli bağlarına göre oluştuğu bir kardeşlik topluluğudur. Mithra, Sanskritçe “dost” demektir. Mithra kültü İran’da İ.Ö. 15. yüzyıllarda ortaya çıkmış bir inanç sistemidir. Mithra kültü, sadece erkeklere açık bir inisiyatik-ezoterik sistemdir. Mithra kültü, eski Arilerin Ahura Mazda inancına dayanır. Mithra, Eski İran’ın dostluk ve güneş tanrısıdır. Yüce Tanrı ile insanlık arasındaki aracı tanrısal varlıktır.
Ernest Renan şöyle der: “Hıristiyanlığın gelişmesi herhangi bir nedenle durulmuş olsaydı, dünya bugün Mithra dininden olurdu.”
Zerdüşt’ün öğretisinde, cennet ve cehennem kavramları vardır. Hüküm köprüsünden geçenler cennete, geçemeyip düşenler Ehriman’ın yanına, yani cehenneme gideceklerdir. Zerdüşt dini inancında ölenlerin ruhları “Cinvat” köprüsünden geçmeye çalışır. İyiler geçer kötüler için ise köprü incelir keskinleşir ve kötüler köprüden aşağıya karanlıkların içine düşerler.
Sevginin karşıtı olan öfke, küskünlük, başkalarına karşı kötü düşünceler beslemek, kötülüğün, yani Ehriman’ın buyruğu altına girmektir. Ehriman bilgisizliğin, sevgisizliğin, karanlığın, barış ve kardeşlik duygularının yayılmasının önleyicisidir. Zerdüşt’e göre ruhlar ölümsüzdür ve bu ölümsüzlük tanrısal öze ortak oluş yüzündendir. . “Ruh, Tanrının bir kıvılcımıdır, bu sebeple ölümsüzdür.” denir.
Nietzsche’nin “Zerdüşt Böyle Söyledi” eserinde şu hikâye anlatılır:
“Sıcak bir gündü, Zerdüşt bir incir ağacının altında duruyordu. Kollarıyla yüzünü kapamıştı. O sırada bir karayılan geldi, onu boynundan öyle bir soktu ki, Zerdüşt acıdan bağırdı. Kolunu yüzünden çekince yılanı gördü. Yılan Zerdüşt’ün gözlerini tanıdı, beceriksizce kıvrılarak uzaklaşmak istedi. ‘Hemen kaçma’ dedi Zerdüşt, ‘daha teşekkürümü almadın! Tam zamanında beni uyandırdın, daha yolum uzundur’. Karayılan üzüntü ile: ‘yolun artık kısa’ dedi, ‘zehirim öldürücüdür’. Zerdüşt gülümsedi ‘bir ejderin bir yılanın zehri ile öldüğü hiç görülmüş müdür? Dedi. ‘Zehrini geri al! Sen onu bana hediye edecek kadar zengin değilsin’. O zaman karayılan yeniden Zerdüşt’ün boynuna sarıldı ve yarasını yaladı.”
Zerdüşt’e göre insan bir sevgi varlığıdır ve bu sevginin sınırı yoktur. Bu nedenle insanın bütün doğa varlıklarını da gerçek anlamda sevmesi gerekir. Bu koşulsuz kadim sevgi çok yücedir. Tüm evreni içinde hissetmek gibidir.
Zerdüşt şöyle der: “Hum’ata, Hak’ata, Hve’sta” . “Düşünce İyi Düşünülsün! Söz İyi Söylensin! İş İyi Yapılsın!”
Ateş, Zerdüşt dini inancı tarafından kutsal olarak kabul edilmektedir Avesta’ya göre ateş tanrı Ahura Mazda’nın ruhu ve oğludur. Bu inanca göre ateş, sadece günah ve suçlardan arındırıp temizleyen yetkisinin dışında aynı zamanda ilahi güç, kuvvet ve kudret veren bir kaynak olarak da görülür. Çünkü ateşin tanrı Ahura Mazda’nın oğlu olduğuna inanılmasının yanında, insanların ruhlarının da ateşten geldiği ve ölümden sonrada ruhun yapılmış olduğu gökteki ateşe çekileceği ve onunla birleşeceğine inanılmaktadır. Avam, Zerdüşt öğretisini sadece ateşe tapanlar şeklinde bilmekle yetinir. Detaylı açılım ve işin felsefesi ve özünü incelemez. Her zamanki gibi şekli görür ve hükmünü yapıştırır. Bilgi sahibi olmaz ama mutlaka yüksek sesle paylaşacağı afakî bir fikri vardır. Cahil kitleler, Ahura Mazda’nın katına ulaşamaz.
Her insan, yaşantısı boyunca eylemlerinden dolayı, ruhsal evrende Ahura Mazda’ya karşı sorumludur. İnsan varlığı iyi ile kötünün, güzel ile çirkinin, doğruluk ile eğriliğin, aydınlık ile karanlığın savaş alanıdır. Kutsal Ruh (Ruach Elohim) terimin kökeni Zend Avesta’dandır ve aslı Spenta Mainyu, veya “Kutsal (Yaratıcı) Ruh”tur. Evrenin yaratılış ve evrimine yol açan kendiliğinden üreten enerjidir. Dinamiktir; yaratılış, devamlı bir süreçtir; evrende bereket ve gelişme prensibini temsil eder.
Zerdüşt öğretisinde tanrısal veya “Büyük Göz” olarak da adlandırılan “Gönül Gözü”nün açılması ve onunla tanrısal olguların, olayların görülmesine çok önem verilir. Ancak bu gözle bakabilenler Mutlak Hakikat’i ve onun yapısında yaratan tanrıyı görebilme olanağına sahip olabilirler.
“Kötü her yerdedir! Senin beynindeki düşüncede, senin dilinde ve senin eyleminde kötüyü ara ve ona diren, içine dön, içini dinle, kalp ateşinin yanı başında seni baştan çıkarmaya çalışan kötünün fısıltılarını duyacaksın. Ateşli doğru ile korkutucu kötünün mücadelesini kendi nefsinde yakalayacaksın! Sen bu sırra erdiğinde, Tanrı sensin! Bu sırra ermekle kötüyü layığı olduğu cehennemine sürmüş olursun. Yeter ki senin içsel kişiliğin, içindeki o ilâhî varlığın parlasın, yeter ki içindeki “ben” kötüye dirensin!” der Zerdüşt.
Zerdüşt inançlarının, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet gibi modern dinlerde önemli katkıları olduğu bir gerçektir. Zerdüşt gibi büyük inisiyeler, içinden çıktıkları toplumlara zamanın ruhunu da dikkate alarak farklı zaman dilimlerinde aynı özü farklı sistemlerle paylaşmışlardır. Büyük inisiyeler biri, özü farklı cümlelerle ama aynı manalarda ifade etmişler ve toplumları iyi, doğru ve güzele doğru geliştirmek istemişlerdir. Kendi iç aydınlanmalarını çevrelerine yaymışlardır. Çoğu kadim ezoterik-inisiyatik bir öğretinin basamaklarından geçmiş ve kitleler ile paylaşılabilecek kısmını paylaşmışlardır. Kitleler de çoğunlukla şekli yeterli bulmuş “öz” ile ilgilenmemişlerdir. Havass ise cevizin kabuğu ile yetinmeyip içindeki uzun, meşakkatli ama bir o kadar zevkli yolculuğa çıkmıştır. “Tanrının bizler için planı kendimizi bulmaktır.” denir.
“Hakikatten daha yüksek bir öğreti yoktur.” Zerdüşt
Kaynak:
Mitra Merdiveni: Tamer Ayan