Zeytin
Sıcak mı sıcak günde nereden çıktı bulutlar. Yağmur gelecek gibi.
Eşeğinden inmiş bir bilge ; Johanan. Yere çökmüş. Zeytin ağacının dibinde.
Defne dalı var elinde . Susmuş . Bakıyor sıcağa sabırlı gözlerle. Kırık bir anahtar tutuyor diğer elinde… Paslı ve kırık bir anahtar.
Yol uzun. Yol gebe. Yol kurak.
Sedir ağacından yapılmış mavi sandal kıyıda duruyor. Dere boyunda söğüt dalları.
Kavruluyor toprak, yanıyor bulutlar. Zeytin dalları taşıyor ağaçlardan. Her zeytin tanesinin sakladığı bir hikayesi vardır – kimse bilmez bunu – Bir tek kardeşlerine aktarırlar öykülerini zeytinler. Bir de defne dallarına ilkyaz yağmurlarında.
Bekaret yemini etmiş Asur’lu bir kız çamaşır yıkıyor derede. Güzel mi güzel bir şarkı söylüyor. Aramice. Gözü kulağı gökyüzünde. Ayakları çamur içinde. Ayakları bembeyaz.
Su çekilmiş kuyulardan. Herkes Yusuf’un peşinde. Üç adam bekliyor mabedin merdivenlerinde. Gözleri ter içinde, yürekleri soğumuş …
Johanah yorgun. Johanah uykusuz. Yaruşelem yolu çetin. Dikenler sarmış evleri, bir de çalılar.
Yol kurak, yol uzun, yol sonsuz ,
Uzakta bir yerde, bir zeytin ağacının dibinde bekaret yemini etmiş siyah gözlü bir kadın- Asur’lu – doğurdu, doğuracak.
Defne koyacak kızının adını.
Oğlu olmayacak.